İşçiler, 'grevlerimizi yasaklayanlara oy yok' diyecek!
Fotoğraf: Envato
Seçmen yaşında olan herkes yarın sandık başında olacak.
Türkiye’nin siyasi tarihinin bu en önemli seçiminde oy kullanacağız. Ve seçimin sonucunda Türkiye’nin “tek parti tek adam rejimi” ile yönetilmesine “evet mi” diyeceğiz, yoksa “hayır mı”; bu belli olacak.
Seçim süreci boyunca iktidar ve muhalefet partileri kent kent dolaştılar, mitingler yaptılar, özel toplantılarda konuştular, televizyonlar aracılığı ile evlerimizin içine kadar girip; vaatlerini söylediler, çoğu bol keseden atıp tuttu, kimisi işçilerin emekçilerin sıkıntılarını istismar ederek, seçimde bana oy versinler diye rüşvet dağıttı.
Ama daha yakından bakıldığında, aslında sermaye partilerinin muhalefetiyle iktidarıyla işçiler ve emekçilerin yoksulluk ve çaresizliklerini, dahası örgütsüz ve birlik içinde olmamalarından yararlanarak, rüşvet tarzındaki vaatlerle kendilerine oy vermelerini sağlamak üzere istismar ettiklerini gördük.
Ancak kentleri dolaşan sermaye partilerinin cumhurbaşkanı adayları ve partilerinin önde gelenleri gerek merkezi gerekse yerellerde; TÜSİAD’dan ticaret odalarına, KOBİ’lerin temsilcilerinden esnaf ve zanaatkar odalarının temsilcilerine kadar sermayenin her kesiminin temsilcileriyle irili ufaklı toplantılar yaptılar. Ama bu partilerin temsilcileri, ne merkezi olarak ne de yerel olarak işçiler, kamu emekçileri ve onların temsilcileriyle toplantılar düzenleme, taleplerini dinleme ve çözümler konusunda tartışma yapma ihtiyacını duymadılar.
Kuşkusuz ki, bunda şaşılacak bir şey yoktur. Tersine onlar kendi sınıfsal çıkarlarının gereğini yapmışlardır.
Oysa işçi sendikaları ve konfederasyonları, yani işçilerin ve kamu emekçilerin örgütleri olan sendikalar, seçimlerde talepler öne sürerek, bu talepleri için mücadelenin bir vesilesi olarak seçimleri değerlendiren bir tutum almadıkları için sermaye partileri, işçilerin dağınıklığından yararlanarak, onları rüşvet vaatleriyle oyalayıp, din ve milliyetçilik istismarcılığı ile de duygularını istismar ederek günü kurtarmayı tercih etmişlerdir.
Evet; onca konfederasyon ve onlara bağlı onlarca sendikadan sadece birkaçının(*) ve bazı şubelerin, görüşlerini kamuoyuna ulaştırma gayretleri bir yana bırakıldığında işçi örgütleri, seçimin artırdığı duyarlılıkları kullanmamışlar, böylece üyelerini ve sınıfın tümünü sermaye partilerinin “açık av alanı” haline getirmelerine çanak tutmuşlardır.
Çünkü işçiler ve emekçiler taleplerini birer birer değil kitleler halinde, aralarında birleşerek savunmazlarsa, patronlara taleplerin kabul ettiremedikleri gibi sermaye partilerinin de işçilerin taleplerini dikkate almasını sağlayamazlar.
Seçim dönemi boyunca da işçiler ve emekçilerin taleplerini dinleyen, onların gerek kendi sınıfsal talepleri gerekse ülke siyasetine müdahale etmeleri için yapmaları gerekenleri tartışmaya açan sadece Emek Partisi olmuştur. Ve işçilerin emekçilerin talep ve siyasete ilişkin tutum geliştirmelerine dair girişimlerini, tartışmalarını haberleştirip ortak bir bilincin gelişmesi için gündemleştiren de sadece gazetemiz Everensel’dir.
Seçim süreci boyunca gazetemize gelen mektuplarda ve işçiler arasından yapılan haberlerde gördük ki; işçilerin ileri kesimleri ve dün AKP ve MHP’ye oy vermiş ama son yıllarda bu partilerden “kopuş” eğilimine girmiş işçi kesimleri “Grevlerimizi yasaklayan, haklarımızı gasbeden, ülkeyi tek adam rejimine götüren AKP ve Erdoğan’a oy yok” demede birleşmektedir.
Yine işçi mektuplarında ve haberlerde gördük ki; olup biteni daha stratejik bir biçimde değerlendiren işçiler ve mücadeleci sendikacılar ise, bir adım daha öne çıkarak, “HDP ve Demirtaş’a oy vereceğini” söylemektedir.
Kuşkusuz Evrensel’in tutumu da bu ileri işçiler ve mücadeleci sendikacılarla uyumludur.
Yarın sadık başına giden işçilere ve emekçilere çağrımız da elbette 16 yıllık iktidarı boyunca;
-Kazanılmış haklarımızı gasbeden, grev hakkımızı bile yasaklayan,
-Ülkeyi tek parti tek adam rejimine götürmek isteyen Erdoğan ve, partisine ve ittifakına oy yok; oyalar HDP’ye ve Demirtaş’adır.
(*) KESK ve DİSK, seçim sürecinde, kendi seçim bildirgelerini yayımlayarak, iktidara doğru eleştiriler yapmışlar ve hayli “ileri” talepler öne sürmüşlerdir. Ama bu konfederasyonlar ve bağlı sendikalar, bildirgede söylediklerini, taleplerini işçiler içinde tartışmaya açıp yaygınlaştırıp işçi ve kamu emekçileri içinde bu talepler etrafında bir mücadele geliştirme doğrultusunda gerekli girişimleri yapmadıkları için ne yazık ki açıklamalar gök kubbede hoş bir seda olarak kalmıştır.
- Metal TİS'i ve bir kez daha sendika bürokrasisine karşı mücadele sorunu 08 Şubat 2020 00:08
- Şimdi gözler 5 Şubat’ta başlayacak metal grevinde! 31 Ocak 2020 00:12
- Grev komiteleri etrafında örgütlenme günleri 25 Ocak 2020 00:30
- Örgütsüzlük bir işçi sağlığı sorunudur! 22 Ocak 2020 00:21
- Şimdi zaman, gerçek bir grev için birleşme zamanıdır 18 Ocak 2020 00:00
- Din ve milliyetçilik istismarcılığı artık eskisi kadar etkili değil 15 Ocak 2020 00:40
- İşçiler siyasetle uğraşmadan kazanılmış haklarını bile savunamaz! 07 Ocak 2020 23:31
- İşçiler, iki 2020’den birini tercih edebilir! 03 Ocak 2020 00:29
- 2021 asgari ücretinde de aynı oyun sahnelenmesin diyorsak... 28 Aralık 2019 00:45
- "Asgari ücret"te bu yıl da aynı oyun sahnede! 21 Aralık 2019 00:36
- Ya işçiler devreye girerek kazanacak ya da hiçbir şey! 14 Aralık 2019 00:42
- MESS’in TİS’i YHK’ye götürmesi önlenmek isteniyorsa... 11 Aralık 2019 00:45