17 Mart 2018 00:15

Aslolan işsizliğe karşı mücadelenin örgütlenmesidir

Aslolan işsizliğe karşı mücadelenin örgütlenmesidir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

TÜİK, aralık ayı işsizlik oranlarını açıkladı. TÜİK’e göre 2017 aralık ayında, 2016 aralık ayına göre işsizlik yüzde 2.4 azalmış! İşsiz sayısı da 681 bin azalarak 3 milyon 291 bin kişiye inmiş!

DİSK-AR’ın araştırmalarına göre de işsiz sayısı altı milyonu aşmış bulunuyor.

Gerek TÜİK gerekse DİSK-AR işsiz sayısında olduğu gibi “işsizliğin ne”, “işsizin kim” olduğu konusunda da anlaşamıyorlar.
Bu da gayet doğal. Çünkü TÜİK sermaye açısından bakarken  DİSK-AR bir işçi sendikasının penceresinden olup bitene bakmaya çalışıyor. 
Gazetemizin Ekonomi Editörü Bülent Falakaoğlu; ise TÜİK rakamlarının ne ölçüde gerçeği ifade ettiğini, Hükümetin gerçekleri perdelemesinin arkasındaki nedenlere, işsizliğin sistem sorunu olarak yol açtığı sosyal sonuçlara dikkat çekiyor. O da bir işçi gazetesi olan Evrensel’in ekonomi editörünün yapması gerekeni yapıyor.

Ama işsizlik ve ona karşı mücadelenin sorumluluğunu üslenmesi gereken sendikaların gündeminde işsizlik yok! Hatta sorsanız; “Ey, sendikacılık denince mangalda kül bırakmayan büyük sendikacı, memlekette işsizlik almış başını gitmiş. İşsizlerin sayısı 6 milyonu bulmuş; bu konuda ne yapacaksınız?” deseniz alacağınız yanıt en iyi ihtimalle; “Vah vah, işsizlerin sayısı o kadar artmış mı? Yazık o kadar insana. Ama işsizler bizim üyemiz olmadığı için bizim yapacağımız bir şey yok!” biçiminde olacaktır.

Oysa işsizlik, sadece işsizlerin değil çalışan işçilerin de* sorunudur. Çünkü kapitalistler, “işsizler ordusu”nu, çalışan işçilerin ücretleri ve öteki çalışma koşulları ile ilgili talepleri üstünde baskı olarak kullanırlar. Nitekim ücretlerinin artırılmasını isteyen işçileri, “Bakın kapımın önünde sizin ücretinizin yarısına çalışacak işçiler kuyrukta” diye tehdit ettikleri her işçinin bildiği bir gerçektir.  

Dahası işsizlik kapitalizmin iktisatçılarının iddia ettiği gibi “iş gücü arzı ile talebi arasındaki ilişkiden” değil, kapitalist sömürünün büyümesinin, değişen sermaye karşısında sabit sermaye yatırımının artmasından kaynaklanmaktadır. Kapitalist, kârını artırmayı esas aldığından, üretimi artırmak için yeni işçiler almak yerine makinelere, teknolojiye yatırım yaparak, emek sömürüsünü yoğunlaştırarak, yeni makineleri üretime sokarak pek çok işçiyi işten atmanın da yolunu açar.

Yani işçi, kapitalistin kârı artsın diye üretimi artırmak için çalışırken, aslında kendisinin işsizliğini de üretir!

Bu yüzden de “kendiliğindenliğe” bırakıldığında, sadece istatistikler ilan edilip, bunların ne kadar büyük ve işçilerin hayatlarının nasıl kötü etkilendiğini söylemenin ötesine geçilip bir mücadeleye dönüştürülmediğinde istatistiklerin şöyle ya da böyle olmasının bir kıymeti yoktur.
Bu yüzden de sendikalar; hem kendi üyelerinin de yarın işsiz kalmaması hem de çalışan işçilerin ücret ve çalışma koşullarının çıtasının daha aşağılara çekilmesini önlemek için, işsizliğe karşı mücadeleyi gündemlerine almak, sadece üyeleri için değil genel olarak işsizliğe karşı mücadelenin taleplerinin de TİS’lere girmesi için mücadele etmek zorundadırlar.

Bu elbette bir yandan çalışan işçilerin iş güvencesini güçlendiren talepler için çalışma sürelerini azaltarak, yeni istihdam için alan açılması mücadelesinin önemini artırmaktadır.

DİSK-AR’ın son raporunda, işsizliği azaltmak için bir dizi talep sıralanmış. Ama asıl olan bu talepler için mücadeleni örgütlenmesidir. Bu yüzden sendikaların sadece üyelerinin değil (Sanki üyelerinin haklarını koruyorlarmış gibi) sınıfın örgütleri olarak işsizliği gündemlerine alması, asgari ücretten çalışma sürelerine, iş güvencesinden işsizlik sigortasının birikimlerinin kullanılmasına... kadar çalışma yaşamının bütün alanlarında talepler için mücadeleyi gündeme almak durumundadırlar.

Elbette ki bugün sendikaların çok büyük çoğunluğunun sendikal mücadele karşısındaki tutumu dikkate alındığında, “Sendikalar şunu yapsın bunu yapsın” diyerek sonuç almayı beklemek aşırı hayalciliktir. 

Ama ileri işçi kesimleri, mücadeleci sendikacılar, işçileri böyle bir sınıfsal bilinçle donatmak ve TİS’lere işsizliği azaltacak talepleri sokmayı önemseten bir mücadeleyi gündeme almak durumundadırlar. 

Elbette ki işsizlik kapitalist sistemde kaçınılmazdır ve kapitalistler bir “işsizler ordusunu” yedekte tutmadan sömürülerini gerçekleştirmede kendilerini güvenli hissetmezler. 

Bu yüzdendir ki; işsizliğe karşı mücadele ile işsizliğin azaltılması mümkündür. Ama, işsizliğin tümden kaldırılması, gerçek anlamda bir iş ve gelecek güvencesinin sağlanması ancak kapitalizmin ortadan kaldırılması ile olanaklı olacaktır. 

(*) Bugünün işsizi yarının işçisi, bugünün işçisi yarının işsizidir. Bu yüzden de işçi sınıfı işsizi ve işçisiyle bir bütündür.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...