15 Ocak 2018 02:02

Toplumundan kopmamak

Toplumundan kopmamak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son günleri geçirmek zordu benim için.
Kuşkum yok birçoğumuz için de…
Hemen her gün bir kötü salkı…
Benim için Aydın ağabeyle başladı bu salkılar dizisi.

Aydın ağabey her şeyden önce bir mimardı. Ben de mimar oluğum için bu yargı belki de… Ne güzel de yazdı. Ama ne olursa olsun, mimarlığıyla var olacak bizim aramızda.

Aydın ağabey neredeyse tek başına girişti mimarların birlikteliklerini, örgütlülüklerini sağlama işine. Kapı kapı dolaştı dense yeri… Önce kendi gibi düşünenlerle bir dernek kurdu. Sonra da 1954 yılında Mimarlar Odasını… Bugün yurdun en güvenilir kuruluşu oluşunda da hep birlikteydi..

Tam bir örgütçüydü kısacası.

Kimi işlerin tek başına çözülemeyeceğini deneyimlemişti. Herkes dernekleşiyor biz de dernekleşelim diye değil, özellikle bizimki gibi bir toplumda başka türlü olamayacağını yaşadığı için.

Toplumundan hiç kopmamıştı Samatyalı ağabeyim.
Gece kondular için ucuz çözüm üretmişti. (Bunu deneyen ikinci bir kişi de bendim.)
Aydın ağabey için daha çok yazmak istiyorum. Ama onu yitirmenin acıları içindeyim daha…

Ama onun gibi toplumumdan kopmayacağım kesin. Bugün bildiğim yalnızca bu. (Bunu benim gibi 84’ünün içinde biri söylüyor, ilginizi çekerim. Bugüne dek başka türlü olmadı ki…)

O gün Münir Özkul’u yitirdiğimizi de öğrendik. Ben de onun gibi İstanbul Erkek Liseliydim. Hemen hemen eş öğretmenlerle eğitilmiştik.

O bütün bir toplumun gönlündeydi. Öyle olmasaydı eksik kalacaktık. Yine de öyle alçak gönüllüydü ki… Onu bize hiç unutturmayacak öyle oyunlarda öyle oyunculuk örnekleri vermişti ki… Kimse onu silemeyecek gönlümüzdeki köşkten… O da toplumundan kopmasıyla hep örnek olacak…

Yılmaz Onay bir “statik” mühendisiydi aslında. Onu, ünlü statik mühendisi, yıllar önce yitirdiğimiz Hami Gürün’ün çalışma yerinde bir masanın başında tanıdım. Sonra da bir çok oyunda… Ankara’da… Sanatın bütün ilerici girişimlerinde birlikteydik. Toplumundan, kopmamışlıkta birlikte olmak nedenli onurlu bir olgu bilseniz…

Sonra da Tektaş Ağaoğlu… Yaşdaşım… Kısa süre komşu da olduk. Onun küçük yontularının ötesinde sol düşüncesini tanımak elbette güç almaktı. Tektaş ne denli kovuşturulursa, kovalanırsa kovalansın, inançlarından kopmamışlığı az şey mi? Güç vermiyor mu kişiye?

Umut kırmak yoktu onlar için elbette. Koca bir yaşamı vermişlerdi inandıklarına…
Elbette biz de öyle yapıyoruz, yapacağız…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa