11 Ocak 2018 00:15

Cahillik üzerine

Cahillik üzerine

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Cahile laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.” diyor atasözü. Deve, hendeği nasıl sevmezse cahil de yeni bir sözü dinlemeye, anlamaya kapalıdır. Kulaktan dolma öğrendikleriyle bir ömür geçirir. Başka bir ömür bağışlansa o ömrü de çarçur eder. Öğrenmeye, değişmeye kulağı sağır, gözü kördür.

İnsan için böyledir de toplumlar için başka mıdır? İktidarların zehirli uyuşuklukları, kara cahillikleri toplumları sardı mı insanın da geleceği karanlıktadır. Cehalet yönetir artık ülkeyi. Tutsak alınmış insanı top atsanız uyandıramazsınız tatlı uykusundan.  

Gözü kulağı azıcık açık insana, zırcahilden daha fazla şey öğretmek mümkündür elbette. Ama yine de yarı cahile bir şeyler anlatmak çok çetindir. Önce yarım yamalak bildiklerini, oradan buradan duyduklarını unutturmanız gerekir. Boşa demeyelim de zorlu ve sürekli bir uğraştır bu. Aydınlanan insan; sorular da sormak, sordukça özgürleşmek, kulluktan yurttaşlığa geçmek ister. Bu yüzden iktidarlar; çabalamazlar boyun eğeni, diz çökeni ayağa kaldırmak için. Çabalayanlara da ölümlerden ölüm beğendirirler.

Cahilin cahile bir şey öğretmesi, kaldırım taşıyla kuluçkaya yatan bir tavuktan çifte yumurta beklemeye benzer. Cahil iktidarların gözüyse başkasının kümesindedir. Erdem, onlar için boş çuval, delik kovadır. Ne akıl ne gerçek doldurabilirsiniz o kovayı, o çuvalı. Akıp gider her şey. İşlerine gelen de budur. Cahilin cahile öğretmesi güçtür ama cahilin cahili yönetmesi hiç de yorucu değildir.Cahillik üzerine bu kadar söz, bugününün “Boş Ders”inin girizgahı olsun, diyorum. Bu hafta, Bay E’nin Fransa dönüşü yuvarladığı  “Kodum mu oturturum.” vecizesi üzerine bir yazı döktürecektim ama cahillik üzerine yazacağım bir yazının bu bıçkınlığı da içereceğini düşünerek konuyu değiştirdim. Affınıza sığınırım.
Sokağa çıkarsak çok kelle alırız, çok kan dökülür diyen mafya babasından; iç sorunları “Yüzde kırk dokuzu evde zor tutuyorum”, uluslararası sorunları da “Kodum mu oturturum” sokak ağzıyla çözen ülke liderine; dokuz yaşında bir kız çocuğunu hareminize alabilirsiniz diyen Diyanet fetvasından sokaktaki vukuatları suç işleyenin bacağını kırarak çözmeyi öneren İç İşleri Bakanına durumu bu cehalet ve şiddet sarmalında görmek gerekiyor.

Yöneticisi, kabadayısı böyle de çarşı pazardaki anasının gözü cahil, sütten çıkmış ak kaşık mı? İmam yellenirse cemaati siz düşünün! Odunu ıslatıp satan oduncu; pirince, mercimeğe taş karıştıran zahireci, sütü sulandıran mandıracı, bir eli terazinin kefesindeki zerzevatçı, has kıymaya kuyruk yağı katan kasap, bakır bileziği altın suyuna batırıp satan sarraf, kısmeti kapalı komşu kızına büyü bozan mahalle imamı, eşeği boyayıp babasına satan nalbant...

Çoğu cahilliğin, yalanın, hilebazlığın dümenini çeviren, yelkenini indiren, küreğine asılan bu yurdun insanı değil mi? Ülke, beşik oyucusundan  mezar kazıcısına binmiş bir alamete, gidiyor kıyamete...

Bunun için de Ferit Edgü “Sözcükler” edebiyat dergisinin yeni yılın ilk sayısında (ocak-şubat, sayı 71) “Cahillik Konusunda Son Deyişler” özdeyişleriyle seslenmiş dergi okuruna. Ben de bu hafta bu özdeyişlerden dil alarak köşemden Edgü’ye bir selam göndermek istedim.
Edgü Usta’nın harika saptamaları ne güzel anlatmış cahili, cahilliği! Goethe’nin “Örgütlenmiş bir cehaletten daha korkunç bir şey yoktur.” sözünü de anarak köşeyi Edgü’den derlediğim sözlere bırakıyorum:
    
“Cahil, yedikçe yer.
Doymak nedir bilmez.
Cahili bol olan ülkede dürüst insan barınmaz.
Cahilin teki, bir deniz yolculuğunda
can simidini yemiş.
Cahilin açtığı yaralar, kolay kolay kapanmaz.
Yükselmiş bir cahile, çevresindeki
hiç kimse, ‘cahil’ diyemez.
Cahille tartışayım deme,
yaralar ya da öldürür.
Cahil, güçlüdür.
Gücünü başka cahillerden alır.
Yalancıyla cahil arasındaki kavga
hangisinin önde yürüyeceğiyle ilgilidir.
Cahil, gül bahçesine girdiğinde
bülbüller susar.
Cahille baş etmek için
onun dilini, dinini, gelmişini geçmişini öğren.
Ama cahil değilsen bu olanaksızdır.
Cahil, imdat kolunu kazadan sonra çeker.
Cahil, geçmişle geleceği birbirine karıştırır.
Ve buna şimdiki zaman adını verir.
Cahil, sesi kısık olduğunda bile
sürekli bağırır.
Cahilin amacı bir cahiller cumhuriyetidir.
Her dinden, her mezhepten yalancı vardır.
Ama en çok yalancı, en cahiller arasından
çıkar, dini ne olursa olsun
Cahilin ağzından ‘acaba’ sözcüğü çıkmaz.
Onun her söylediği yalan mutlaktır.
Cahil, yalancıyla dost olmuş;
Sonra da olanlar olmuş.
Cahilin yol göstericisi bir başka cahildir.
Zeki cahil yoktur, kurnaz cahil vardır.
Cahili tahrik etmeyin, tahrip eder.”
Kalemine sağlık Edgü Usta, doğru söze ne denir?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa