03 Nisan 2019 19:19

İmamın cennet sepeti

İmamın cennet sepeti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Anadolu’nun bir köyünde, 40’larına gelince kırklara karışan, sabah akşam taşa ota, düze bayıra okuyup üfleyen, bir damla aklını dinle, duayla yemiş Ya Kulum Bektaş adlı bir meczup varmış.

Bektaş Efendi’ye köyün gençleri bir gece bir oyun oynamak istemişler. Köylük yerde bahçede, avluda yatılır. Bektaş, bir yaz günü avluda uyurken köyün gençleri, bahçe duvarından bir bağ sepeti sarkıtmış. İçlerinden biri de aşağıya seslenmiş:

-Ya kulum Bektaş, sen artık oldun, şu sepete bin, seni yanıma alacağım!

Bektaş uyanıp dağa taşa üflerken sepet de karanlıkta yukarı çekilmiş,

Bektaş, bir iki rekat namazdan sonra yeniden uykuya varmış. Bir zaman sonra gençler sepeti yeniden sallamışlar. Aynı ses yine derinden derine Bektaş’a ünlemiş:

-Ya Kulum Bektaş, sen artık oldun, şu sepete bin, seni yanıma alacağım.

Bektaş, yine okuyup üflerken sepet ağır ağır avluya süzülüp konmuş. Bizimki poturunu, takkesini toplayıp sepete oturmuş. Gençler de sepeti yavaş yavaş çekmeye başlamışlar.

Bektaş, huşu içinde Tanrı’sına kavuşmayı beklerken sepet de yolu yarılamış. Duvarın ortasına gelince gençler bir ağızdan Bektaş’a seslenmişler:

-Ya kulum Bektaş, sen daha olmamışsın, biraz daha ol, seni yanıma öyle alacağım.

Sonra da sepeti bırakıvermişler, bizim erenler de neye uğradığını şaşırıp avlunun taşlığına serilip kalmış.

Seçim öncesi oy karşılığı tapu teslim cennet uman, bizim mollalar da Ya Kulum Bektaş gibi çakıldı oy sepetlerinden memleket avlusuna.

Seçim yitti, cennet için dua edip dağa taşa üfleyenler şimdi arafta.

Olmamışlar!

Din başka, politika başka şeymiş demek ki!

Buna da laiklik diyorlar.

Halk, dinle devlet işlerinin karıştırılmaması gerektiğini ülkenin Bektaşlarına sandıkta anımsattı.

Seçim algısını din ve beka üzerinden kuran iktidar, bu oyunun seçimle oya dönmediğini görünce başka yollar deneyecek kuşkusuz.

Din ticareti sökmedi, şimdi ülkeyi bekleyen tehdit milliyetçilik. Yeni bir tehdit de değil bu üstelik. Bu temcit pilavı, ısıtılıp yeniden konacak sofraya.

Yerseniz demeyeceğim, bu aşı yiyip ellerinde dar ağacıyla, satırla nacakla dolaşan o kadar çok Ya Kulum Bektaş var ki!

Ürkütücü.

İktidar, şimdi o yarayı kaşıyacak kanatmak için. Ekonomik bunalımın yıkıcı sarsıntısını duyurmamak için yeni bir algı yönetimine gerek duyulacak çünkü. Bu uyuşturma yollarının en etkilisi de otuz yıldır milliyetçilik ve dincilik oldu.

Din simsarlığı sandıktan dönünce iktidar yine milliyetçiliğin ipine sarılacak. Seçim öncesi çok sık yinelenen “yerli ve milli” nitelemesinde de bu algının ip uçları görülüyordu. Bu ip duvarın neresinde kopar, sepet nerede yere çakılır, şimdiden öngörmek güç ama iktidarın yeni bir yedek parçaya gereksinim duyduğu yerel seçimlerden sonra iyice anlaşıldı.

Seçim bitti, sancısıysa kolay dinmeyecek.

25 yıldır iktidarın tüm nimetlerini tepe tepe kullanan yine de sofradan her zaman aç kalkan bir yönetimin bu yenilgi karşısında öfkesini dizginlemesini beklemek safdillilik olur.

Ülke, yeni sıkıntılara gebe!

Ana yönetim erkinin ilk ağızdan baskısının yitirdiği büyük şehirlerde ve diğer şehirlerde kaynakları kesmek, hükümetle yerel yönetimin idari, ekonomik bağlantısını koparmak, Doğu şehirleri içinse kayyım uygulamasını yeniden yürütme olacağını anlamak için bakla falına bakmak gerekmiyor.

Belki de ilk kayyım baskısı, iki düzen partisinin ve seçimin ayarını bozan Tunceli’de görülecek. Bunun için Komünist Başkan’ın yanında şimdi daha fazla olmak gerekecek. Bu dayanışmada aydınlara da büyük görev düşüyor. Kıvılcımı ateşe dönüştürmek için...

Muhalif belediyelere karşı iktidarın oyunu bitmeyecek. Yitirdikleri oyları, oyunla ele geçirmek için belediyelere baskı uygulayacak. Bu kötülük ortaklığı şimdiden görülüyor.

Demokrasiye inanmadıkları için baskı yönetimlerini sürdürecek, mutlak iktidar adına -seçimi iptal ettirmek için Yüksek Seçim Kurulu’na baskı dahil- her yolu deneyecekler. Hoş Seçim Kurulu Başkanı da emri ve baskıyı beklemeden seçime ilişkin yeni kararlar bile alabilir.

Osmanlı’da oyun çok.

Oyunu bozmak için muhaliflere büyük sorumluluk düşüyor, bu sorumluluğu yönlendirmek ve yönetmek içinse aydınlar da üzerlerindeki ölü toprağını atıp sahneye çıkmalılar.

Gölgeye girenin gölgesi olmazmış. Bahar geliyor, daha fazla güneş gerek bize.

Tarih, sanatçılardan, yazarlardan bu güneşi bekliyor!

Bu duyarlık ve eylemlilik gösterilmezse ip ve sepet bizim elimizde olsa da ülkenin her yerinde dinle ve vaatle beslenen yoksul Bektaşlar, cennet emlakçılarının ve Tanrı’nın sepetinden inmeyecekler.   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...