13 Kasım 2017 01:00

Seramik/Mimarlık -5 - Cumhuriyet Dönemi

Seramik/Mimarlık -5 - Cumhuriyet Dönemi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Osmanlının son döneminde sarayın banyo, wc, mutfak gibi ıslak oylumlarında kullanılan seramiklerde Batıya özeniliyor. Yıldız Sarayı buna örnektir...
Cumhuriyetin başında, mimarlar, yüzyılların seramiğine yapılarında yer verirler. Mimar Kemalettin’ in, Mimar Vedat’ın yapılarında olduğu gibi... Cumhuriyet Dönemi’nde başka mimarlarda da bunun örneklerinin görülmesinde onların payları vardır. Böyle yapılması kendi değerlerimize dönüş yolunda yalnızca bir anımsatmadır. Onlar da usul usul “cumhuriyet”i öğreneceklerdir.

Benim liseyi bitirdiğim günlerde Türkiye’de iki mimarlık okulu vardı. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü ile İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi... Her ikisi de yetenek sınavı ile öğrenci alıyordu.
Her ikisinin de sınavını kazandım. Akademiyi seçtim. Çünkü orada mimarlığın yanında bütün sanatların, eski Türk sanatlarının da eğitimi vardı. Elbette çağdaş seramik de bunlar arasındaydı. Seramik bölümünü İsmail Hakkı Oygar kurmuştu.

İSMAİL HAKKI OYGAR, Devlet Güzel Sanatlar Akademisinin (o çağdaki adıyla Sanayi- i Nefise) Resim Heykel Bölümünde eğitim görmüştü. Eğitiminin ardından Paris’e gitmiş, orada iç mimarlık- dekorasyon okulundaki eğitimi sırasında seramik ile cam konularında da çalışmalar yapmış... 1928 de Paris’te ilk sergisini açmıştı. Yurda döndüğünde, Akademide seramik işliğini (atölyesini) kurmakla görevlendirilmişti.

Oygar, çağdaş Türk seramik sanatının Avrupa’ ya açılmasında öncülük etmiştir.
Uluslararası Seramik Sergisinin genel kurulunun ilk Türk üyesidir. Bu sergide altın madalya kazanmıştır.
Kendisini, yetiştirdiği, yetişmelerine yardımcı olduğu kişilerin hemen hepsini tanımak, işlerini izlemek olanağını buldum.

SADİ DİREN, Oygar’ın öğrencisidir. Çağdaş seramik sanatının ilerlemesinde, yaygınlaşmasında büyük payı olan sanatçılarımızdan biridir.

Türk çağdaş seramik sanatının ustalarını, şöyle usuma geliverenleri saymak istersem, NASİP İYEM’i, ALEV EBÜZZİYA’yı, MELİKE ABASIYANIK’ı, BİNGÜL BAŞARIR’ı, CANDEĞER FURTUN’u, ATİLLA GALATALI’yı, BERİL ANILANMERT’i, HAMİYE ÇOLAKOĞLU’yu anımsamak yerinde olur.

(Bunlar aşağı yukarı benim kuşağımdakiler. Yanlışlık yapmamak uğruna daha genç ustaları saymadığım için beni bağışlarlar umudundayım.)

Özellikle ilk kadın seramik sanatçımız, ilk çağdaş renk duvarlarımızı uygulayan FÜREYA KORAL, tanımaktan ayrıca onur duyduğum kişilerden biridir. Onunla sağlığında bir söyleşi yapmıştık. Azra Erhat, ben, Şükran Kurdakul ona sorular sormuştuk. O da bize sanat yaşamıyla ilgili her şeyi anlatmıştı. (Bu, geçen yıl yayımladığım bir betik oldu. (Arkeoloji ve Sanat yayınları.) Bir de şiirim sergilendi onunla ilgili.

ERDOĞAN ERSEN de sevdiğim, yakın dostlarımdan biriydi. Onu da erken yitirdik. Ona da yapıtlarımda yer vermiştim.

Erdoğan, seramik işleyiminden (endüstri) sanat işlerine her alana emek vermişti.
 
Sevgili okuyucum burada bir ayrım yaptığımın ayrımına varmıştır: İşleyimle üretilen duvar kaplamaları ile el üretimi sanat üretimi...

Bundan bir süre önce “Bologna (İtalya) Seramik Fuarı” na gittiğimde de tüm ağırlığın işleyim üretiminde olduğunu gördüm. Ama İtalyanların başka alanları da unutmadıklarını da biliyordum.

Bundan yanılmıyorsam yarım yüz yıl önce, İtalya’daki, her şeyin satıldığı o büyük alış-veriş kuruluşları bir araya geldiler. Bir yarışma açtılar. Ülkenin bütün ünlü sanatçılarını (Bu arada mimarları da) bu yarışmaya katılmaya çağırdılar. Konu “yemek tabağı” idi. O günkü tutarla iki buçuk Türk lirasına alınabilmeliydi tabak. Böylece çok güzel işler çıkmıştı ortaya. Daha önemlisi bu bir yaygın “Estetik Eğitimi” idi. Böylece yoksul-varsıl her eve güzel seramik işler girecekti.

Elbette, banyo, wc, mutfak benzeri yerlerde duvarları kaplamak için kullanılan seramik (fayans) ler de ustasının elinde “sanat” olur. Ancak bu gün yaratılan her şey dışarıdan ya da kendimizden yineleme (kopya) olmamalıdır. Çağdaş olmalarına özen gösterilmelidir.

YÜZLERCE YIL ÖNCE YARATILMIŞ CAMİYİ BU GÜN YENİDEN ÜRETMEK ELBETTE ÇAĞ DIŞILIKTIR. GERİ KALMIŞLIKTIR. BU SÖZÜM BÜTÜN SANAT DALLARI İÇİN DE GEÇERLİDİR. SERAMİK, YONTU, RESİM, KISACA BÜTÜN SANAT ALANLARINDA ÇAĞDAŞI YARATMAYI BİLMELİYİZ. BİR ÇOK KEZ GİNELEDİĞİM GİBİ, GELENEĞE SEVGİ- SAYGI DUYUYORSAK ONA ANCAK ÇAĞDAŞ OLMAKLA EKLENEBİLİRİZ. KOPYA OLAN KOPYA OLMAKTAN BAŞKA HİÇ BİR ŞEY DEĞİLDİR, DEDİM YA GERİ KALMIŞLIKTIR... BU ÇAĞA HİÇ Mİ HİÇ YAKIŞMAZ. ONU İSTEYENLERE DE... İNANMAZSANIZ MİMAR SİNAN’ A SORUN...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...