04 Eylül 2017 01:00

İrem (Cennet) 3

İrem (Cennet) 3

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bedri Rahmi de derdi ki Denizli için:
   
‘Bursa’nın kız kardeşi…’

Ne yaptık biz?
Ne oldu o Denizli?

Bu soruyu, değişik yerlerde, değişik ortamlarda yarım yüzyıldır yineleyip durdum. Geleceğimizin ne olacağını gösterip, iremimizin değerinin bilinmesi için…

Benim, başkalarına göre, bundan önceki iki yazımda anlattığım Denizli’yi görmem için bir ayrıcalığım mı vardı?

Vardı!

Münih TÜ’ nde, mimarlık eğitimim sırasında, 2 yarıyıl ‘peyzaj mimarlığı’ dersi almıştım, yardımcı ders olarak. Bunu başkalarına da öneriyorum.
 
Bütün mimarlık öğrencilerine öneriyorum; bütün gücünüzle mimarlık eğitiminin içine yardımcı ders olarak ‘peyzaj mimarlığı’ dersinin konması için uğraşın.  

Mimarlar onlara verilen parsel içinde çalışırlar. Üstelik yapacakları yapının eni, boyu, yüksekliği önceden tanımlanmıştır. Yaşamlarını sürdürebilmek için, kolay kolay ‘hayır’ diyemezler gelen işe… Yeşili, toprağı, halkın sağlık sorunlarını doğru dürüst tanımamaktadırlar. Ayrıca yeteri bilinçte değilseler, kolay göz ardı edebilirler bütün bunları…

Ama yeşil, toprak olmadan uygulanamaz. Toprağı, yeşili biz mimarlar, peyzaj mimarları savunmalıyız.

Söylediklerimin burasında kendi tutumumla ilgili bir şeyler söylemek zorundayım:

Bana Uluslarası Mimar Sinan ödülü verildiğinde de, Mimar Sinan büyük ödülü verildiğinde de seksenini çoktan aşmış bir mimar olarak, benden istenen tören konuşmalarında şunu söyleyebildiğim için mutluyum: Mimarlık yaparken hiç ağaç kesmedim.

1951 yılında 16-17 yaşındayken, Denizli’ de, iki katlı şehir otelinin çatısındaki su deposunun üzerine çıkmış 360 derece fotoğraf çekmiştim. Ertesi gün filme baktığımda yalnızca avukat Hulusi Oral’ ın evinin yıldırımlığını görebilmiştim. Her şey, tüm çevre yemyeşildi. O Denizli’yi istiyorum ben. Yolların kıyılarındaki arabesk parkları değil. Her şeyi yitirmeden, ayağımızın altından kayıp giden toprağı yok etmeden ‘iremimizi’ savunalım hep birlikte…   

Eğitimimizin de kesinkes bizim coğrafyamıza, çağdaş olması gereken kültürümüze uygun olması gerek.
 
Bundan 10 yıl gibi bir süre önce Çukurova Üniversitesine çağırıldım. Mimarlara konuştum. Konuşmadan sonra 10- 12 genç yaklaştı yanıma. Benden kimi sorularına yanıtlar bekliyorlardı. Hepsi 2-3 ay sonra peyzaj mimarlığı eğitimlerini bitiriyorlardı.
Hiç unutmadım, ilk soruları şuydu:
  -Biz ne yapabiliriz, ne yapamayız?
  -Hep balkon mu süsleyeceğiz?

Çocuklarımıza çiçeklerimizi anlatan, tanıtan bahçeler kurmalıyız.

Bir gün Denizli’deki tüm tarımcıları, tarım mühendislerini belediyeye çağırmıştım. Onlardan şu soruma yanıt istedim:
   
Denizli’nin ağacı nedir?

Kesin bir yanıt alamadım. Oysa Denizli’ nin ana yollarında palmiyeler sıralanmıştı. Şunu hepimiz biliyorduk ama, Denizli’ nin ağacı elbette palmiye değildir. Palmiyeye bakmasını bile bilmiyorduk. 5. kata kadar uzamış palmiyeler gölge bile vermiyorlardı. Çevrelerine bir metre yüksekliğinde tuğla duvar örülmüştü. Bunları yıktırabildim.

Ağaç kesen, ya da kestiren, mimarları ayıplayalım hep birlikte. Özellikle her yeri betonlaştıranlara karşı hep birlikte savaşalım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...