17 Mayıs 2017 01:00

Cenderedeki Erdoğan, çıkış yolunu bulur mu?

Cenderedeki Erdoğan, çıkış yolunu bulur mu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Trump Erdoğan arasındaki görüşme merak ediliyor. Yazı için bilgisayarın başına oturduğumda görüşmeye saatler vardı. Siz bu yazıyı okuduğunuzda o merak giderilmiş ve görüşme gerçekleşmiş olacak.

Doğrusu, bu tür görüşmelerin sonuçlarını canhıraş biçimde merak edenlerden olmadığımı, baştan belirteyim. Ayrıca bir merak kalmaması da gerekiyor. Her iki tarafın medyasına bakın, etki unsuru olacak aktörlerinin açıklamalarına göz gezdirin, tetikçilerini izleyin görüşmenin seyrini, nelerin konuşulacağını ve nereye varacağını üç aşağı beş yukarı tahmin edersiniz.

Sorunun gelip gidip dayandığı nokta bu aşamadan sonra Erdoğan’ın Suriye politikasında bir değişikliğe gidip gitmeyeceği... Daha açık demek gerekirse PYD/YPG/YPJ’yi tanıyıp tanımayacağı...

Şu da açık. Kürt meselesi palyatif çözümü kaldırmıyor artık. “Irak Kürdistanı’nda halkın kararına saygılıyım” deyip bağımsızlığa bile yeşil ışık yakılacak ancak “Suriye’nin kuzeyinde de-facto bir oluşuma izin vermem” denilerek klasik “çakıl taşı” edebiyatı sürdürülecek. Bu yaklaşımla üretilecek bir siyaset yoktur. Bu, Suriye açısından da geçerli. Yarınki gün konjonktür değişir, PYD ile siyasal ilişki kurulur ise Türkiye’de Kürt meselesini hâlâ bir ‘terör sorunu’ olarak değerlendiremezsiniz. Böyle bir siyaset de olamaz; bu siyaset üzerinden çözüm de üretilemez.

Bu böyle de Erdoğan bu realiteyi nereye kadar görebiliyor? Ya da bu saatten sonra bu realiteyi görse bile ne kadar yaşama geçirebilecek koşullara sahip?

Kanaatim şu; Erdoğan bu realiteyi en iyi bilenlerden biri. Başlangıcından beri bildiği bu realiteye rağmen farklı bir siyasete savrulmasının temel nedeni de iktidarını korumak istemesidir. Masayı devirirken de, akabinde savaştan medet ummasında da, “Partili Cumhurbaşkanlığı” sosuyla harmanladığı “Türk Tipi Başkanlık” sistemini çalıntı oylarla, baskıyla yaşama geçirdiği referandum sonrasında da korumak istediği tek şey vardı; iktidar. Buna ihtiyacı vardı. HDP’ye, özellikle de Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a bunca düşmanca yaklaşmasının en önemli nedeni de budur. HDP ve Demirtaş’ı kendi iktidarının önündeki en ciddi engel olarak gördü ve bu nedenle başlangıcından beri bildiği realiteye aykırı bir siyasete doğru yürümekte bir sakınca görmedi.

İktidara niye ihtiyaç duyduğu açık. Bunu, gücü elinde tuttuğuna inandığı andan itibaren üstünü kapattıkları dosyalar iyi açıklıyor. 17/25 Aralık dosyaları Cemaat-AKP kavgası gibi görünse de aslında hukuksuz ekonomik ilişkileri barındırdığı çok açık. ABD Başkanı’nın masasındaki Rıza Zarrab davası da öyle. Can Dündar’ın, Cumhuriyet’in başına örülen onca çorabın temel nedeni olan “MİT TIR’ları” davası da Erdoğan’ın iktidarda kalma sebeplerinin başında geliyor. Bu ve daha bildiğimiz-bilmediğimiz birçok dosya nedeniyle AKP ve Erdoğan’ın iktidara ihtiyacı var ve bu nedenle kendisine iktidar desteği veren Ergenekonculara, ulusalcılara, MHP’ye sarılmakta ve onların politikalarını uygulamakta bir beis görmedi.

Açık demek gerekirse CHP’nin ulusalcı kanadı da bu zaafını bildiği için HDP ve Türkiye solunu zayıflatmak, Kürt meselesinin kimlik ve yerinden yönetim temelli çözümünü engellemek için Erdoğan’ın iktidarını korumasına payanda olmakta bir sakınca görmedi. “Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” dedikleri dokunulmazlıkların kaldırılmasında da, ülke dışına asker göndermeyi içeren her teskerede verdikleri destekte de, referandum döneminde Erdoğan’dan önce Avrupa ülkelerine tepki göstermelerinde de, en son Avrupa Konseyinin aldığı kararda CHP’nin AKP’den daha fazla AKP’li olmasının altında da CHP’nin bu ulusalcı siyasetinin etkileri var.

Bir realite daha var. Sözünü ettiğim Erdoğan ve AKP’nin iktidarını sürdürmek için sarıldığı Ergenekonculardan MHP’ye, oradan CHP’nin ulusalcılarına kadar herkes bu süreçte Erdoğan’ın iktidarını korumasına payanda olurken yıpratarak bitireceklerini tasarladıkları Erdoğan’ın yerine de kendi iktidarlarını kurmanın hesabını yapıyorlar. Bu hesaptan hiç vazgeçmediler. Erdoğan HDP’ye, Kürtlere, Türkiye soluna vurdukça, iktidarın nimetlerini kullanıp kendi dosyalarını sümen altı etmeyi sürdürdükçe yıpranıyor; Erdoğan’ın vurduğu yerler kanadıkça da iktidar alternatifi olarak bir tek Erdoğan’ın sözünü ettiğim yancıları kalıyor, ortalık yerde.

Durum bu.

Erdoğan bu aşamadan sonra tam tersi bir politikaya dönüş yapabilir mi?

Olmaz diye bir şey yok. Ancak bir tarafta Rıza Zarrab’ın, Suriye’ye gönderilen silahların, Selefist cihatçı gruplara verilen yasa dışı desteklerin dosyası varsa, diğer tarafta da farklı dosyalar var. Erdoğan’ın yaptığı bu son dönemin hukuksuzluklarının da bu dönemde kendisine destek verenler tarafından dosyalandığına şüpheniz olmasın.

Açıkçası bu durum, AKP ve Erdoğan açısından bir “Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık” meselesidir.

Erdoğan’ın, “kırmızı çizgim” dediği her şeyi altüst eden politikalara imza atan ABD’nin tutumuna rağmen alt perdeden yürümesinin, Avrupa’ya gösterdiği Kasımpaşalılık tavrı yerine ‘diplomasi’yi tercih etmesinin, Trump ile birlikte resim vermeyi bile yeterli bulmasının altında, saymaya çalıştığım nedenlerin yattığı açık.

Sonuçlarının nasıl olacağını şimdiden kestirmek güç ama hal böyle iken görüşme sonrasında karşımızda cendereden kurtulmak isteyen bir Erdoğan çıkar ise siyaset farklılaşabilir. Yok, bu yapılmaz, içeriye verilen mesajlar ciddi ciddi dışarıya karşı da politik bir argüman olarak sürdürülürse, açık ki sonuçları AKP iktidarı açısından da ağır olacak olan yeni bir döneme girilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...