17 Ocak 2018 00:17

Oyun kuruculuk bitmişti, oyun bozuculuk da bitiyor!..

Oyun kuruculuk bitmişti, oyun bozuculuk da bitiyor!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin Rojava’ya dönük müdahale niyetinin askeri boyutu bir yana bir de bölgedeki yerel güçleri kullanarak yapılmak istenenler var. Gelen bilgiler Türkiye’nin Cerablus-Azez-Bab kasabalarını kapsayan denetimindeki Şehba Bölgesi’nden Mınbiç’e girmek için hazırlıklarını sürdürdüğü yönünde. Bunun ilk adımını da bir askeri harekatla değil, içteki bazı grupları kullanarak atmak istiyor. Mınbiç’teki bazı Arap aşiretlerini satın almak için kesenin ağzını sonuna kadar açmasının bir nedeni bu. Mınbiç’te istihbarat unsurları, istihbarata hizmet eden yerel iş birlikçiler üzerinden yaygınlaştırılan fitne ve fesadın, ucu bucağı yok. Korku yayıp halkı kendilerine mecbur etmek ve böylece mümkünse bir iç ayaklanma sonrasında, olmaz ise içten verilecek destekle Mınbiç’i alıp ÖSO adı verilen IŞİD artıkları ile Fırat’ın batısını tamamen kontrol etmek istiyorlar. Bu planı yaşama geçirebilirlerse uluslararası baskının da önüne geçebileceklerini düşünüyorlar.

Bu, planın bir yanı. Diğer yanı ise Afrin’e yönelik hesapları kapsıyor. Dört bir yanı kuşatılan Afrin’in Türkiye’ye sınır olan bölgelerinden yani Hatay ve Antep’ten yoğun top atışları, kısmi sınır ihlalleri, İdlib ve Şehba’ya sınır olan bölgelerden ise adına ÖSO denen paramiliter güçleri öne sürerek işgal etme girişimi, Türkiye’nin planını yazanların ajandasında duruyor.

Peki, bu Türkiye’nin planı da, bölgedeki realite ne?

Mınbiç halkı yaygınlaştırılmak istenen fitne ve fesada karşı duyarlı. Türkiye’nin en büyük dezavantajı da bu.

Açalım.

Şehba ve Mınbiç, IŞİD’in işgalindeyken bölge halkı korkunç bir baskı altındaydı. YPG ve YPJ’nin öncülük ettiği Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Mınbiç’i IŞİD’den temizledikten sonra bu bölgenin baskı altındaki insanları yönlerini Mınbiç’e verdiler. Mınbiç özgürleştikten sonra kısa sürede ciddi bir göç aldı. Yönetimin sivil meclislere devredilmesinden sonra verilen hizmetler, savaş ortamına rağmen halkın günlük yaşamında gözle görünen düzelme, akabinde Tabka ve Rakka’nın IŞİD’den temizlenmesi Mınbiç halkının umut ve cesaretini artırdı. Bu arada Türkiye’nin Cerablus’tan Bab’a kadar inmesi sonrasında Şehba Bölgesi’nden Mınbiç’e ve Rojava’nın diğer kent ve kasabalarına kaçan insanların bir kısmı Türkiye’nin devlet olma avantajının işe yarayacağını düşünerek Türkiye kontrolündeki köy ve kasabalarına geri döndüler. Kısa süre sonra görüldü ki Türkiye’nin devlet olduğunu hesaba katarak köy ve kasabalarına geri dönenler doğru bir karar almamış. Çünkü bu bölgede Türkiye’nin desteklediği IŞİD artıklarına biat etmeyenler yeniden ciddi bir baskı ve zorbalıkla yüz yüze kaldılar. Türkiye’ye güvenenler bir müddet sonra IŞİD’den kaçtıkları gibi IŞİD artıklarından da kaçmak zorunda kaldılar.

Bu kaçışın nedenlerini de açmakta yarar var.

Birincisi ve en önemlisi, DSG, YPG ve YPJ ile Türkiye’nin desteklediği gruplar arasındaki farktır. YPG ve YPJ’liler, DSG’liler tamamen bölgenin insanları ve tek hedefleri özgür bir ortamda, eşit ve demokratik bir yaşam kurmak. Hedefi insan olan bu gruplar, dolayısıyla halkı ikna etmekte zorlanmıyor.

Türkiye’nin askeri desteğiyle, verdiği ağır silahlarla, büyük paralarla Şehba’nın bir bölümünü kontrol eden ÖSO’cular, ötesi de İdlib’de bulunan IŞİD artıkları, el Nusra ve Ahrar-ul Şam gibi grupların amacı, DSG’den çok farklı. Bunlar en hafif deyimle zorba bir diktatörlük kurmak istiyorlar. Bu grupların içindeki silahlı güçlerin önemli bir bölümü bölge halkından oluşmuyor. Dünyanın dört bir yanından taşınmış bu gruplara bir güven de yok.

İşin özeti şu: Bir tarafta eşitlik ve özgürlük talebinin tabana yayılması, diğer taraftan bölge devletlerinin oyuncağına dönüşmüş grupların zorbalığa dayalı bir diktatorya kurma isteği...

2011’den bu yana ağır bir iç savaşı yaşayan halk bunu görüyor.

Bu yazdıklarım, Türkiye’nin kağıt üzerindeki planı. Bu planın bir diğer yanı daha var ki bu konuyu da kısaca açmak gerekir.

Çok özet diyeyim; Türkiye’nin böylesi bir girişime uluslararası destek bulması mümkün görünmüyor. ABD ve Rusya başta olmak üzere bölgede hesabı olan güçlerin, Türkiye’nin Mınbiç ve Afrin’e yönelik harekatına destek vermeyecekleri çok açık. Hatta daha ötesini de düşünmek gerekir. Türkiye’nin Rojava’ya dönük bir harekata girişmesi ters tepebilir ve Türkiye bölgede Kürtlerle karşılaşmayı beklerken Rusya ve ABD ile karşı karşıya kalabilir.

Son söz: Birilerinin, bölgede oyun kurucu olduğunu iddia eden Türkiye’nin yöneticilerine artık oyun bozucu bile olamayacağını hatırlatması gerekir...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa