Kral çıplak!
Fotoğraf: Envato
İnsanın gideceği en uzak yer, kendisidir. Ruhlarıyla akıllarını düşünmek ve yaratmak için kullanan insan, ulaşmak için uğraşır kendine. Yazar düşünür, düşünür yazar. Kaza biriktire kendine varır.
Düşünmeyen insansa kendine varmanın kıymetini bilmez. Gündelik işler uğraşlar, didişmeler kavgalar onun tek gerçeğidir. Kendine varamayacağı gibi başkalarına da ulaşmak istemez. Açar onlarla arasını, kavga eder, öfkelenir, kinlenir ve kinlendikçe ruhu da vicdanı da kirlenir. Bu kir başkalarına bulaşır. Onları da kendi batağına çekmeye çalışır. İyilik onun için sadece kendi iyiliğidir. Bu iyiliğin kendisini götüreceği kutsallar arar. İyiliği cennet için, inayeti tanrısından bir parça yardım koparmak için yapar.
Sahtedir. Hakikati sırlıdır. Bu sırrı kazıdığınızda altından yalanlar dökülür. Tüm yalanlarını o sırrın altına gizlemiştir ancak konuşurken ele verir kendini. Yalanını daha da gizlemek için bağırır. Halkı sağır ettiğinde artık hep aynı şeyleri söylemeye başlar.
Politika der bu “sağırlaştırma” yöntemine.
İşe yaradığına inanır. Herkesin sağır olduğu bir toplumu yönetmek daha kolaydır çünkü. Bunun için tüm propaganda araçlarını kullanır. Çalar çarpar, kendisine benzer kalabalıklar yaratır. Hile yapar, halkı kendi yalanına inandırır. Yalan olan her şey, tek yönetme yöntemidir onun.
Halkı güçsüz düşürdüğüne inandığı anda başka bir gerçekle yüz yüze gelir. Bir ülkede yalana inanan tek halk yoktur. İnanmayanların sesi çıkmaya başlayınca sağırlaştıramadığı, dilsizleştiremediği başka bir halkın daha olduğunu anlar. Bu kez onlara yönelir, onların seslerini boğmaya kalkışır. Baskıları arttırdıkça “öteki halk”ın direnci artar. Onlar konuşmaya başlar. Sağırları silkeler, dilsizleri konuşturur. Bir dalga gibi yayıla yayıla kıyısını bulur ve uyandırır kıyıdakileri.
Direnme derler bu “sağaltma” yöntemine.
“Halkı bilinçlendirmek, dolmayı pirinçlendirmeye benzemez.” demiş Melih Cevdet ama bu bilinçlenme, bilinçlendirme süreci dirençli aydınlarla, erdemli toplumla kısaldıkça kısalır. Bir sabah bakarsınız ki herkes uyanmış. Uyanmayan birkaç kişiyse hâlâ yalanlarıyla halkı kandırmaya çalışan “aldanmış haris politikacılar” ve “aldatılmış yığınlar”dır.
Onların derdi de bu değildir. Yalan krallığının bazen palyaçoları bazen krallarıdır onlar ama uyanan halk, bir gün onlara “Kral çıplak!” der. Herkes görür gösterişli ama görünmeyen yalan elbiselerini, sahte taçlarını onların.
Onurlu halkın ise tacı değil, alnıdır ışıyan. Tek gerçek emekle, onurla, erdemle parlatılmış bu alındır. Yalansız riyasız, kinsiz kansız…
Aydınlanmış halkı da hiçbir yalan köleleştiremez.
Buna inanmalıyız.
Bütün iktidar oyunlarını bırakıp sadece buna inanmalıyız. Ne gücünü katmerlemek için partisinin dümenine geçen lider ne cüzdanını kabartmak için partisini değiştiren milletvekili…
Onlar asla tarihin belleğinde kalmayacak. Unutulacaklar. Çünkü en iyi yalan bile saf gerçeğin yerini tutamaz.
Bunu biliyoruz.
Gerçeğe inanan halkların yenildiği görülmemiştir. Onlar, işlerini geleceğe bırakmazlar. Bugün alırlar yitirdiklerini.
1 Mayıs’ta yeniden gördük bu direnci.
“Halk” denir onlara. Tarih yalnızca onların zaferlerini yazar.
“Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
cahil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.”
- Ya benimsin ya kara toprağın! 17 Nisan 2019 19:15
- İmamın cennet sepeti 03 Nisan 2019 19:19
- Abdest de bozuldu namaz da 20 Mart 2019 20:39
- Bir aşk filmi ve Fikret’in “Sis”i 06 Mart 2019 20:25
- Şüpheli turşu paketi 20 Şubat 2019 23:40
- Politika üzerine 07 Şubat 2019 00:41
- Beethoven’ın kulakları çınlasın! 24 Ocak 2019 00:10
- Mitomani ve kurt kafası 10 Ocak 2019 00:15
- Tilkinin hüneri 27 Aralık 2018 00:00
- Haiku ve evrensel yörünge 12 Aralık 2018 23:10
- Dalkavuklar ve patlıcan oturtma 28 Kasım 2018 23:26
- Baba beni bırakma! 15 Kasım 2018 00:10