22 Nisan 2017 00:55

Kürtler ve referandum - 2: Altan Tan'ın açıklaması ya da hangi Kürtler 'evet' dedi?

Kürtler ve referandum - 2: Altan Tan'ın açıklaması ya da hangi Kürtler 'evet' dedi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kürtlerin büyük çoğunluğunun ‘hayır’ yönünde ortaya koyduğu kararlı tutuma rağmen referandumdan sonra Kürtlere dair tartışmaların devam ettirilmesinin en önemli nedeni şudur: Referandum sonuçları, tarihinin en kapsamlı saldırılarından birini yaptığı halde, iktidarın Kürt hareketini yenilgiye uğratamadığını göstermiştir ve yapılan tartışmalar bu gerçeği ters yüz etmeye yöneliktir. Bu nedenle hangi niyetle yapılmış olursa olsun Altan Tan’ın “Erdoğan’ı Kürtler kurtardı. Tayyip Bey’in Kürtlere olan bu vefa borcunu da ödemesi lazım” sözleri, Kürtlerin iktidarı desteklediği algısının yaratılmasına hizmet etmiş, dolayısıyla iktidarın değirmenine su taşımıştır. 

Tartışmaya geçmeden önce bir noktayı açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Kürtler derken homojen, sınıfsız, zümresiz kaynaşmış bir kitleden söz etmiyoruz. Yani Kürtler içinde de Türklerde ve bütün uluslarda olduğu gibi farklı çıkar ilişkilerine sahip ve siyasi tutumunu bu çıkar ilişkilerine göre belirleyen farklı sınıf ve katmanlar bulunuyor. Mesela Tansu Çiller, Kürt halkına karşı ‘özel savaş’ politikalarını uygularken -ki bu dönemde 3 binden fazla köy boşaltılmıştı- yanı başında korucubaşı olarak devlet tarafından maaşa bağlanan Kürt aşiret reisleri vardı. Bunların kimisi belediye başkanı, kimisi milletvekili ve hatta kimisi bakan bile olmuştu. 

AKP-Erdoğan’ın 15 yıllık iktidarı boyunca da bu iktidarla kader-çıkar birliği yapan ya da yapmaya açık duran sayıları azımsanmayacak Kürt kesimleri hep oldu. Bunların kimler olduğuna birazdan geleceğiz. Ama biz ‘Kürtler’ derken 30 yıldır ulusal demokratik talepler/mücadele etrafında birleşmiş ve bu temelde Kürt siyasi hareketinin politikasını destekleyen geniş halk kesimlerinden söz ediyoruz. İşte bu ulusal-demokratik mücadele etrafında birleşmiş geniş halk kesimleri referandumda her türlü baskı ve engellemeye rağmen savaşa ve ‘tek adam rejimi’ne karşı kararlı bir şekilde ‘hayır’ demiştir. Referandum sonuçları, AKP-Erdoğan iktidarının Kürt hareketi ve kazanımlarına karşı bu kadar kapsamlı bir saldırı yaptığı halde bu geniş halk kesimlerinin Kürt siyasi hareketi etrafında birleşip kendi ulusal demokratik talep ve mücadelesini sahiplenmesini engelleyemediğini göstermiştir.

Ancak dediğimiz gibi daha önce olduğu gibi referandum süreci ve sonrasında da AKP-Erdoğan iktidarı ile çıkar birliği yapan ya da iktidardan beklenti içinde olan Kürtler de bulunuyor. 

Peki, bu Kürtler kimlerden/hangi çevrelerden oluşuyor?

Öncelikle kimi cemaat-tarikatlar ve Hüda-Par gibi İslamcı örgütler AKP-Erdoğan iktidarını desteklediler. Özellikle Kürt ulusal hareketiyle geçmişten gelen husumetleri olan bu yapılanmalar, iktidarın Kürt hareketine yönelik saldırılarının kendilerine yaşam alanı açacağı beklentisi içindedir. 

İkinci olarak, bugün Kürt coğrafyasında sermaye için en önemli yatırım-rant alanlarını devlet ihaleleri oluşturuyor. Üstelik iktidar, belediyelere kayyım marifeti ile el koyarak bu yatırım-rant alanını iki katına çıkardı. Son iki yılda bazı Kürt kentlerindeki yıkım ve yeniden imar süreçleri de buradaki yatırım-rant alanını büyütmüş durumda. Özetle mevcut koşullar iktidarın sermaye çevrelerinin daha geniş kesimlerini etrafında yedeklemesine, beklenti içine sokmasına uygun.

Ve tabii yıllardır devletle çıkar ilişkisi içinde olan aşiretler ve korucular da artık parti-devlet haline gelen AKP-Erdoğan iktidarını destekliyor-ki mesela Tatar, Jirki, İzol gibi aşiretler ve yine Van çevresindeki aşiretlerin oluşturduğu ‘Kadim Aşiretler Federasyonu’ gibi yapılanmalar referandumda ‘evet’ diyeceklerini açıktan ilan etmişlerdi.

Bu çevrelere artık iktidarın memuru haline gelmiş olan devlet yönetici ve memurlarının önemli bir bölümü eklenince Kürt kentlerinde iktidara giden oyların nereden geldiği sorusu da yanıtını bulmaktadır. 

Yukarıda özetlediğimiz tablo aynı zamanda Kürt sermaye çevrelerinin bugün yüzünü devlete-iktidara neden Kürt hareketinin belediyeleri elinde bulundurduğu dönemlerden daha fazla döndüklerinin asıl nedenini de açıklıyor.

Sonuç olarak Altan Tan’ın “Erdoğan’ı kurtardığı”nı söylediği Kürtler, Kürt siyasi hareketi etrafında kendi ulusal demokratik talep ve mücadelesini sürdüren Kürtler değildir. Çünkü nasıl Erdoğan iktidarı başkanlık referandumunu aynı zamanda Kürt siyasi hareketi ile bir hesaplaşma olarak gördüyse, onlar da bu referandumu iktidarın politikaları ile bir hesaplaşma olarak gördükleri için her türlü zorluğa göğüs gererek sandıklara gidip ‘hayır’ dediler. Bu nedenle Altan Tan’ın duygu ve beklentilerine tercüman olduğu Kürtler, olsa olsa muhafazakar-İslamcı Kürt çevrelerinin bir bölümü ile Kürt sermaye çevreleri olabilir. 

Öte yandan Kürtlerin ulusal demokratik mücadele etrafında birleşmiş geniş halk kesimlerin birilerinden inayet ya da “vefa borcu” gibi bir beklentisi de yoktur. Çünkü 30 yıllık mücadele sürecinin onlara öğrettiği ilk şey, eğer Kürt sorununun demokratik barışçıl bir çözümü yönünde adım atılacaksa bu birilerinin vefası, inayetiyle değil; halkın dişiyle tırnağıyla sürdürdüğü demokratik mücadelenin bir sonucu olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...