19 Nisan 2017 00:10

'Evet'in mimarı Kürtler

'Evet'in mimarı Kürtler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Referandum öncesi başlayan algı operasyonu referandum sonrasında da sürüyor. Ne yazık ki yaşananları yakından bilen birileri de bilerek-bilmeyerek bu operasyona hizmet ediyor.

İşi abartıp MHP’den AKP’ye giden oy kadar da Kürtler AKP’ye oy verdi diyen, böylece sorumluluğu yine alavare-dalavare Kürtlere yıkmaya çalışanlar var.

Kadı’nın meselesini bilirsiniz. Kadı, basit bir suçtan yargıladığı şahsa 100 sopa cezası verir. Şahıs ayağa kalkar, “Kadı Efendi, ya sayı saymasını bilmiyorsunuz, ya da hiç dayak yememişsiniz” der.

Bizim “Evet’in mimarı Kürtler”  toptancılarının da Kadı’dan farkı yok. Üstelik bunlar hem sayı saymasını bilmiyorlar, hem hiç dayak da yememişler.

Önce matematik eksiklerini gidermeye çalışalım.

Sonuçların meşruiyetini, hile hurdayı, sahtekarlığı bir yana bırakalım, Kürtler üzerinden evet cephesine kayan oy miktarına bakalım.
Şırnak, Siirt, Ağrı, Bitlis, Muş, Van, Tunceli, Bingöl, Hakkari, Diyarbakır, Batman, Mardin ve Urfa’da “evet” yanlılarının oyu son seçimden bu yana yaklaşık 450 bin artmış.

Evet ile hayır arasındaki fark yaklaşık 1 milyon 500 bin. Nasıl olur da 450 bin oy artışı ile Kürtler evetin mimarı olmuş anlamak güç. 450 bin oyu alıp hayır hanesine yazsanız bile sonuçta evet yine 450-500 bin oy ile öne geçiyor.
Hadi biraz da hile hurdaya bakalım.

Sanırım bu iddiayı dillendiren baylar YSK’nin mühürsüz pusulaları geçerli sayması kararından haberdardırlar. Yine bu sahte oyların Kürt kentlerinde kullanıldığını da biliyorlardır. En az 1 milyon 500 bin evet oyunun bu şekilde Kürt illerinde kullanıldığından bilgileri yoksa, kusura bakmasınlar ama Kürtleri evetin mimarı yapacaklarına lütfetsinler, o herkese sattıkları mükemmel akıllarıyla bir de sonuçları buradan bakarak analiz etsinler. Çok mu zorlanırlar; o zaman buyursunlar daha az sayıdaki oyların hesabını yapsınlar. Viranşehir gibi bir yerde çoğu tehdit altındaki köylerde kurulan 60 sandıktan 13 bin evet oyu çıkarken, sadece 58 hayır oyunun nasıl çıktığını tartışsınlar.

Kürtlerden evet veren çıkmadı mı?

Sümme haşa! Evet veren de çıktı, boykot eden de oldu.

Başka halklar öyle tekdüze mi ki Kürtler tekdüze olsun, tümüyle hayır oyu kullansın!.. Elbet hayır vereni de, boykot edeni de, sandığa gitmeyi içine sindiremeyeni de, evet vereni de oldu. Ama şu da var; referandumdan Erdoğan’ın başkanlığını Kürtler çıkarmadı. Tam aksine, toplumun en ağır bedelini ödeyenler olarak en politize, en direngen tavrı sergilediler ve başta kayyumlar olmak üzere kendilerine zulüm yaşatanları sandığa gömerek teslim olmayacaklarını tüm dünyaya bir kez daha gösterdiler.

Bu algının nedeni var elbette. Öyle kendiliğinden konuşulmuyor. Birileri ısrarla siyasal temsiliyeti manipülasyonla değiştirmeyi, daha doğru bir deyimle HDP’nin siyasal etkisini sıfırlamayı, en azından asgariye düşürmeyi hesaplıyor. Bunu, HDP’nin eş başkanlarının, onca milletvekilinin, yöneticisinin, üyesinin cezaevinde olduğunu hesaba katmadan, utanmazca bir yaklaşımla yapıyor.

Bu oyunda rol alanların başka dertleri var mı, bilmem ama HDP’nin her şeye rağmen bir yenilgi yaşamaması, hatta onca zulüm ve baskıya rağmen seçmenleri ile kurduğu örgütlü güç zayıflasa bile gönül bağını güçlü bir şekilde koruması, sadece iktidarı değil “evet’in mimarı Kürtlerdir” diyen hayır yanlılarını da rahatsız etmiş, anlaşılan.

Hal böyle olunca, insan düşünemeden edemiyor; bunca çarpıtmadan, bunca ikiyüzlülükten kimin ne yararı var?

Referandumda oylanan ve Erdoğan’ın başkanlığını tescil eden anayasa değişimi, yürütmenin başı olan partili cumhurbaşkanının yanı sıra sadece iki partili Meclise cevaz verecek biçimde tasarlanmış. Bu tablo, başta Kürtler olmak üzere Türkiye’nin tüm ötekilerinin dışlanmasını da beraberinde getirir ki bu durum anlaşılan kendilerini hayır cephesinde tanımlayan bazılarının da hesabına geliyor.

Bir başka yaklaşım da şu: HDP’nin tüm Türkiye halklarını kapsayan, herkesin kendini özgürce ifade edebildiği ve yönetebildiği demokratik düzen savunusu, anlaşılan o ki yalnız AKP iktidarını değil, 1924 Anayasası’nın ürünü olan tekçi Kemalist düzenin savunucularını da korkutmuş. Bu kesimin, yeni demokratik düzenin tesisi için en geniş cepheyi oluşturmak yerine alel acele Kürtlere vurarak HDP’nin bitişini zevkle ilan etmeye yönelmelerinin bir nedeni de budur.

Durum bu iken önermekte yarar var. Kendilerini yormasınlar. Bunun yerine sayı saymasını öğrensinler. Hiç olmazsa dayak yemekten kurtulurlar. Eğer sayı saymasını öğrenmeyip Kürt’ü köle görme anlayışını sürdürme niyetinden vazgeçmeseler, bilmeleri gerekir ki Erdoğan fırsatını daha istediği gibi yakalamış değil ama fırsatını tam olarak yakaladığında onları iyice dövmeden bırakmayacağını da şimdiden söyleyelim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...