20 Mart 2017 00:10

'Akıllı Kentler'

'Akıllı Kentler'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önce “akıllı binalar” deyimi atıldı ortaya.
Batı bunu hep yapıyor. Artık apaçık anlaşıldı sanıyorum. Çekici, bizdeki akıllı “reklam yazarlarına” aldatıcı başlıklar buldurup kandırmaya çalışıyorlar, yine aldatıcı bir sözle “az gelişmiş” ülkeleri… 

Ardından gelsin “pazarlama” yöntemleri…

Bir gün bir çağrı aldım. “Akıllı binalar” konusunda bir toplantıya katılmam isteniyordu. 
Olacakları önceden düşünebilmeme karşın gittim. Elektrik donanımı satanlar, otomatik kapı satanlar, döşem (tesisat) donanımı satanlar, elinizi uzatınca akan musluklar, akan havlu aygıtları satanlar hepsi oradaydılar.
Bunlardan kimileri gerçekten yararlıydılar. 
Ortalaması gelişmemişlik çizgisinde olan bizimki gibi ülkeler için, ne yapalım ki, onlarsız da olabilirdi. 

Hani ayranı yok içmeğe… Denir ya…

Bana konuşma sırası geldiğinde, kimi abartılmış, kendi ülkelerinde satış olanağı bulamadıkları için bize sokuşturulmağa çalışılanlar için, “Bunlara gerek bırakmayan yapılar akıllı yapılardır” dedim. Bir örnek vereyim:

Öğrenciler ile birlikte bir Mardin evini gezmek istedik. O sıcak günde serin bir oyluma girdiler. ”Klima” aramaya başladılar. Yoktu… Bu serinliğin doğru mimarlığın sonucu olduğunu anlattığımda şaşırdılar. 

Toplantıda pişmiş aşa soğuk su dökmüş oldum. Bir daha da bu türlü toplantılara çağrılmadım.

Bunlar üzerinde hiç bir denetimimizin olmadığını da düşünün…

Akıllı binalardan da önce,

,”Küreselleşme” dediler. Neyin küreselleşmesi diye sordum?

“Ekolojik yapılar” dediler, “Doğaya (doğamıza) uygun yapılar dedim.
“Yeşil yapılar” diyorlar ya, yurt dışından alınmış yeşillikler, çiçeklerle donattıkları yerleri gördükçe, içim sıkılıyor…

Uzatmak istemiyorum…

Şimdi de “akıllı kentler” deniyor.
Alan büyütüyorlar.

Biz daha araba kullanmasını bilmiyoruz
Biz daha muslukları, elektrik düğmelerini, ışığı denetlemesini bilmiyoruz. (Üniversitelerde bile bütün salonlar doğal ışığa kapalı yapılıp elektrikle aydınlatılıyorlar.)

Kışın açık bırakılan kapılar için, “Senin ardından adam mı koşacak?” denirdi.
 Biliyor musunuz, bütün bunları yapabilsek en az 4 nükleer santrallik erke ( enerji) sakınımımız olacak.

Bütün bunlar için, her şeyden önce yaşama kültürümüzü gözden geçirmemiz gerekiyor.
Yılda şunca milyon ekmeği çöpe atan bir topluluk olduk çıktık. Babamın evinden en çok haftada bir gaz tenekesi çöp çıkardı. Benim evimden her gün bir gaz tenekesi çöp çıkıyor.

Yıllarca önce Londra’dan bir öğrenci bana kimi sorular sormak üzere geldi. Döndükten sonra da, yazıyla, benimle çalışıp çalışamayacağını sordu. Çağırdım. Bir yıla yakın çalıştı benimle. Şimdi de Arup Kuruluşunun mimarlık bölümünün sorumlu bir kişisi… Yanılmıyorsam iki yıl önce geldi Yapı Endüstri Merkezinde bir konuşma yaptı. Yaptıkları işi anlattı:

Çin’de yeni kurulacak yarım milyonluk bir kent tasarlıyorlardı.
Çinlilerin ilk istekleri özel araba olmamasıymış. Toplu taşınım olacaktı…
Biz neredeyse arabaları kapımızın önüne bağlayacağız, atı, eşeği bağlar gibi.

Çinlilerinki çok mu dayatmacı? Başka umarımız olmadığını biz de öğreneceğiz yakında.
 Ben ancak 10 yıldır araba kullanmıyorum. Sevgili Doğan Kuban hiç kullanmamış. Ben geç kaldığım için utanır oldum.

İstanbul’un Kadıköyü’nde yolların genişlikleri, arsa büyüklükleri değişmeden yapılar yükseliyorlar. Artık gökdelenlerde iki –üç kat daha çok insan yaşayacak. Kapınız otomatik olsa ne olur?

Kısacası, yaşama kültürü üzerine düşünmemiz gerekiyor. Yoksa “akıllı başlık”larla sömürülmemiz sürüp gidecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...