30 Ocak 2017 00:05

Tevfik Çavdar'dan bir özet, bir uyarı...

Tevfik Çavdar'dan bir özet, bir uyarı...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tevfik Çavdar en iyi, en anlamlı dostlarımdan biriydi.
2012 yılında yitirdik…

Birbirimizi kırmadan, kırıp dökmeden eleştirebilirdik.

Bu yüzden, onun dostluğu çok önemliydi benim için.

Başka dostlarıma olduğu gibi, ona da yalnızca Cumhuriyet Bayramında kutlama yollardım. Her yıl, o yıl yayınladığım bir betiğim olurdu bu kutlamamım aracı.

Tevfik’ in sevdiğim saydığım eşini de unutmuyorum o gittiğinden beri. Bu yıl da unutmadım.

Özden hanım bana yanıt verirken, Tevfik’ ten kalanların arasında bulduğu bir yazıyı da yolladı. Yazı aygıtı ile yazdığı belgenin başına el yazısıyla, “Cengiz Bektaş’ın  dikkatine” yazmış. Düzeltmeleri de el yazısı ile yapmış.

Güncelerin, TV kanallarının baskı altında oldukları, kapatıldıkları, Cumhuriyet güncesinin yazarlarının neredeyse iki aydır özgürlüklerinden yoksun oldukları şu günlerde Tevfik’ in yazısını okuyucularımla paylaşmadan edemezdim. Okuyunca anlaşılacaktır bu davranışım.

On iki sayfalık bu yazının başından küçük bir bölümü, bir de sonundaki üç tümceyi buraya aldım:

“DÜŞÜN ÖZGÜRLÜĞÜ GERÇEKTE VAR OLDU MU?

Küresel kapitalizmin bir dev imparatorluk biçiminde dört yanımızı sardığı bu günlerde düşün ve ifade özgürlüğünün var olup olmadığını çok düşündüm.

İlk çağlardan 21.yüzyıla değin geçen süre içersinde düşünce hürriyetinin varlığı konusunda kuşku duymamız için çeşitli nedenler var. Egemenliği elinde tutan tiranlar, despotlar, adına ne derseniz deyin zorbalar insanların düşüncelerine sürekli olarak kayıtlar koymakta pek mahir davranmışlardır. Eski Mısır firavunları, tapınak rahipleri, despotizmi bir anlamda belgeleyen Hammurabi’ nin çağdaşı Mezopotamya site devletleri, kendilerine özgü bir demokrasi düzenini kurma savında köleci Yunan siteleri, Roma’nın eli kanlı Sezarları, daima kendi doğrularını kutsayan bir baskıcı rejim oluşturmakta ustaca davranmışlardır. İnsanı yüceltme savındaki dinler ise düşünceyi kısıtlayan bir başka kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortaçağ karanlığının engizisyon mahkemelerini unutmamız olası mı? Hele mezhep kavgalarının kanlı yüzleri en küçük bir hoşgörüden bile yoksundur. Saint Bartelemy kıyımı unutulabilir mi? Arthur Miller’ usta işi yorumuyla sergilediği cadı kazanları pek de uzak bir zamanda değildir. İslam’ın düşünsel sınırlamaları, bu düşünsel sınırlamalara karşı birer muhalefet odağı gibi yükselen tarikatlar, bu tarikatların tek inanışı yücelten katı yapıları anılarımızda, hatta gözlerimizin önündedir. Faşizm, Hitler, Mussolini ve  yaranlarının tasfiye edilmesiyle, bütünüyle silinmemiştir. Günümüzde de iyi düşünülürse varlığını sürdürmektedir.
………………………….”

Şimdi de sondan üç tümce:

…………………………..
“Çağımız medyası haber alma, aydınlanma kanalı değil, beyin yıkama yoludur. Bu nedenle insan hakları ve başta düşün özgürlüğü olmak üzere tüm özgürlüklerin yaşama geçmesi küreselleşmeyle savaşımdan geçer. Yani en ivedi dersimiz küresel kapitalizmi tüm boyutlarıyla tanımak ve onunla savaşmaktır. “ 
 
Tevfik, el yazısıyla bir de uyarı eklemiş:

“Dikkat: Küresel ortaçağın kapıları aralanıyor.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...