29 Aralık 2016 00:51

Yeni yıl,yeni düş defteri

Yeni yıl,yeni düş defteri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Her yeni, eskinin üstüne oturur.” diyor  halk sözü. Onu yıkar, kalıntılarından yeni şeyler yapar.

Yeni gün, yeni insan, yeni aşk, yeni yeryüzü...
Bazen eskinin tortuları da hiçbir işe yaramaz. İnsan yep-yeni düşünceler bulur, yepyeni düşler kurar, gövertir günü, geleceği. Ne umutlarla başlamıştır oysa yeni dediğimiz her neyse o.
Ne dilekler, özlemler, tasarılar, beklentiler saklıdır onda.
Epriyip yok oluvermiştir her sevinç çok geçmeden.
Gün güne, yıl yıla benzer çünkü.
Yine de umut işte!
Beklediğimiz her şey onda birikmiştir sanki.
Barış, aşk, özgürlük, esenlik...
Bencilsek kendi özgürlüğümüz, esenliğimiz; değilsek yer-yüzünün esenliği, özgürlüğü...
O özgürlüğün içinde biz de varız, biliriz bunu.
Ama olmuyor bir türlü. Karabasanlar çökmüş uykularımıza; alıcı kuşlar, leş kargaları fırıl fırıl göğümüzde.
Dünya nicedir kan içinde.
Çakallar, sırtlanlar lime lime ediyor insanın yarınını.
Açlık, sömürü, yoksulluk, kölelik insanlığın tek gerçeği olmuş neredeyse.
Bırakmıyorlar güzel bir güne uyanalım.
Biz yine de düş kuruyoruz ve o düşün rengini alıyoruz.
Her yılın bitiminde karalanmış bir “düş defteri”, yeni yılla silineceğini düşleyerek açılıyor belleğimizde.
Sayfaları yoluk, kabı yırtık, cümleleri bezgin...
Ama bu böyle gitmeyecek, kara gün kararıp kalmayacak, diyoruz.
Düş kuruyoruz emek bezirganlarına, kan tacirlerine inat.
Daha ne olsun ki! O zaman sayfaları onarılıyor, cümleleri kanatlanıyor düş defterlerinin.
Karamsarlık yasak.
“Sol memelerimizin altındaki cevahir” gölgelendi mi ona nasıl söz geçirebiliriz ki?
Bunun için şairlere daha çok kulak veriyoruz.
Rıfat Ilgaz’a, Arif Damar’a, Enver Gökçe’ye, Can Yücel’e, Metin Eloğlu’ya, Ahmed Arif’e, Kemal Özer’e, Sennur Sezer’e... Şairler olmasa yeryüzü daha da karanlık.
Onların dizeleri deniz fenerlerimiz bizim.
Onlarla ışıyor önümüz ardımız.
Onlarla kara gece ipil ipil... Kara gün yalap yalap...
Yeni yılda yine onlar tutsun ellerimizden.
Bunun için Nâzım Hikmet’in “Nikbinliği”, o sonsuz umudu yol gösteriyor onca ezaya, onca kahıra karşın bize. 1930’da dünya yine kan revanken, yoksulluk, çile, insanın insana zulmü diz boyuyken şairin kararmayan “cevahir”i bu umutlu, ışıklı şiiri bıraktı onun “büyük insanlığı”na.
Yeni yılda siz de kalbinizden düşürmeyin şairin iyimserliğini, şiirin o kutlu umudunu.
Nâzım’ın iyimserliğiyle selamlayalım yeni yılı.   

NİKBİNLİK

Güzel günler göreceğiz çocuklar, 
güneşli günler 
                göre- 
                      -ceğiz... 
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, 
ışıklı maviliklere 
                          süre- 
                                -ceğiz... 
Açtık mıydı hele bir 
                            son vitesi, 
adedi devir. 
         Motorun sesi. 
Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir 
                                  ne harikûlâdedir 
             160 kilometre giderken öpüşmesi...
Hani şimdi bize 
cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır, 
             yalnız cumaları 
                      yalnız pazarları... 
Hani şimdi biz 
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz 
                    ışıklı caddelerde mağazaları, 
hani bunlar 
77 katlı yekpare camdan mağazalardır. 
Hani şimdi biz haykırırız 
     Cevap: 
            açılır kara kaplı kitap: 
                                              zindan... 
Kayış kapar kolumuzu 
                              kırılan kemik 
                                                   kan. 
Hani şimdi bizim soframıza 
                                 haftada bir et gelir. 
Ve 
çocuklarımız işten eve 
                            sapsarı iskelet gelir.. 
Hani şimdi biz.. 
İnanın: 
        güzel günler göreceğiz çocuklar 
        güneşli günler 
                            göre- 
                                  -ceğiz... 
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, 
ışıklı maviliklere 
                          süre- 
                                 -ceğiz...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...