14 Kasım 2016 01:00

Etik-Mimarlık

Etik-Mimarlık

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhuriyetin başlarında, her alanda olduğu gibi mimarlık alanında da eğitimsizdik. Ayrıca 19. yüzyılın ortalarından beri ardı ardına gelen savaşlar, toplumumuzun bir anlamda eğitimli kaymak tabakasını neredeyse yok etmişti. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarında yapılan değiş- tokuş (mübadele) ile sürekli işleri yapan yapıcılar da gittiler. 

Cumhuriyet’ in kurduğu mimarlık okulumuzdan (Ortaokuldan gelmelerin bile alınmasına karşın) ancak 1930’ların başlarında iki elimizin parmakları sayısınca mimarımız yetişti.
Mimarlık eğitimi 1960’ların başında İstanbul’ un dışına taşabildi. Ancak 85-90 yıldır yapı yapmayı öğreniyoruz. 

Bu çok kısa özetlemeyle mimarlık ortamının ahlak düzeyinin oluşmasının zorluğunu, gerçekleşmesi için, kısa süresi olduğunu anlatmak istedim. Ancak elbet bunun bir özür sayılamayacağını biliyorum.

Böylece, şu birkaç kuşağın ne denli büyük sorumluluk taşıdığının, seçmelerimizde ne denli titiz olmamız gerektiğinin altını çizmiş de oluyorum.

Ayrıca bugün, yapı üretimi büyük ağırlıkla konut alanındadır. “Kentsel Dönüşüm” ya da başka adlar altında yapılanlar kültür, sosyal, tüm dengeleri bozmaktadır.

Alanımızın altyapı bileşenlerinin birbiriyle ilişkileri de düzenlenmiş değildir. Doğru dürüst bir yapı üretme yöntemini bugün bile oluşturabilmiş değiliz. Bu alandan olmayan kişiler üstenciliğe (müteahhitliğe) soyuna-bilmektedirler. Bunun için daha çok çalışmaya, deneyime gereğimiz var. Bu yoldaki her türlü ilerlemenin, anamalcıların denetiminde olduğunu da unutmayalım. Asıl üretenler, mimarlar, mühendisler, taşeronlar, yükleniciye ancak tam bağımlı olarak çalışabilmektedirler. Yüklenici onlar üzerinden kazancını artırmaktadır. 

Yukarıda da dile getirdiğim gibi, mimar da anamalcıların, bir anlamda buyruğu altında çalışmaktadır. Tasarlama takımının kendi aralarındaki düzen de oturmuş değildir. İşe katılma düzenleri, sıraları bile değişebilmektedir. Onları bu yolda zorlayan; işverenlerin, kuralları- yasaları aşarak oldubittiler yaratma isteğidir.

- Yüklenicinin niteliği, bu denetimin yeterliği söz konusu değildir.
- Gereçlerin nitelik yeterliği (yapım-üretim yöntemi-sağlamlık- işleve uygunluk açılarından) denetimli değildir.
- Tasarımcı ile uygulamacı arasında arasınıf yoktur. Giderek, tasarım ile “uygulamanın mimari denetimi” (kontrollüğü) birbirinden ayrılabilmektedir.
- Çevre adına bir denetim ancak yasal yollara başvurularak sağlanmaya çalışılmaktadır.
- Önüne gelen (özellikle devlet kurumları bile; örnekse TOKİ) imar planlarını delebilmektedir.
- Derelerimiz, göllerimiz, denizlerimiz ile kıyıları, ormanlarımız, ağaçlarımız, tarım alanlarımız tümüyle anamalcının “insafına” kalmıştır. Halk bu konularda her gün devletle karşı karşıya kalmaktadır.
- Adaletin temeli olan “özel mülkiyet” korumasızdır. Atatürk’ ün özel mülkü üzerine bile kaçak yapılar yapılabilmektedir. 
- Kamudan hırsızlık, bırakın önlenmesini, beceri sayılmaktadır.
- Devlet patates almakla, mimarlık hizmeti satın almak arasında bir ayrım görmemektedir.
- Yapı alanının, yöremize, kültürel varlıklarımıza, insanımıza saygısı kalmamıştır.
- Mimarlık, işlevi bile gözardı eden biçim cambazlığına, algı oyununa dönüşmüştür. Bu alanda da yalan yalan üstüne söylenmektedir. 

Bütün bu bozuk düzen hemen anlaşılabileceği gibi ahlaksızlıklara kapılar açmaktadır.

(Sürecek)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...