OHAL ve KHK’ler TBMM gündemine gelirken...

TBMM Genel Kurulunun, bugün yapılacak bu haftaki ilk oturumunun başlıca iki gündemi var:

1) “OHAL’in 3 ay daha uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresinin Mecliste görüşülerek kara bağlanması,

2) OHAL’in ilan edilmesi sonrasında çıkan ilk KHK olan 667 No’lu Kararname’nin, onaylanması için TBMM Genel Kuruluna sunulması!

Evet her iki konu da Meclis gündemine gelecek, TBMM iç tüzük hükümlerine göre gruplar adına ve kişisel konuşmalar yapılacak. AKP’li vekiller OHAL’in ne kadar gerekli olduğu, çıkarılan KHK’lerin ne kadar yerinde olduğundan söz edip Hükümete “ama”, “fakat” demeden bile tam destek sunacaklar. HDP ve CHP’li vekiller ise, OHAL’in uzatılmasına karşı çıkacak, “Meclisin baypas edilmesi”nden söz edecek, KHK’nin içeriğini eleştirecek, hatta “FETÖ”cü darbe girişiminin bir AKP darbesine dönüştürüldüğünden söz edecekler, yaratılan “mağduriyetleri” dile getirecekler ama bütün bu eleştirilere karşın her iki konu da AKP ve MHP’li vekillerin oylarıyla TBMM Genel Kurulundan geçirilecek!

Böylece her şey, “kitaba uygun” hale de getirilmiş olacak!

Ama, bunlar Meclisten geçirilip çoğunluk tarafından onaylandı diye Meclis devre dışı bırakılmış olmaktan, ülke de OHAL ve Terörle Mücadele Yasası’yla yönetilmekten kurtulmuş olmayacak! Üstelik de bu Meclis çoğunluğu oldukça, Erdoğan-AKP Hükümeti ülkeyi Anayasa, yasalar ve uluslararası insan hakları normlarını umursamadan, kendisi de bir darbe yasası olan “OHAL Yasası”yla, “Terörle Mücadele Yasası”la yönetmeye devam edecek. Ta ki halkın, “OHAL’e hayır”, “KHK’lerle yönetilmeye hayır” dediğini çeşitli biçimlerdeki tepkileriyle gösterinceye kadar.

Bu yüzden de, elbette ki OHAL konusu, KHK’ler konusu Meclise gelmeli, tartışmanın sonu belli olsa da Mecliste bu tartışmalar yapılmalıdır; HDP ve CHP’li vekillerin OHAL ve KHK’lere yönelik eleştirilerini yüksek sesle ifade etmeleri, bu tartışmalarda Hükümetin, hangi partinin ne dediği, ne istediğinin kamuoyunca bilinmesi önemlidir. Ama bundan da önemlisi halkın gerek ülkenin böyle olağanüstü yasalarla yönetilmesine gerekse Meclisteki gücüne dayanarak Hükümetin ben her istediğimi yaparım biçimindeki yönetim tarzı karşısında özgürlükleri, tarihsel kazanımlarını koruyan bir tutum alabilmesidir.

Bunun için sadece yasaların halka böyle bir hak tanıması yetmez; bu hakkı kullanmanın pratikte mümkün olması için, ülkenin OHAL’le değil “normal hal” koşullarında yönetilmesini savunan siyasi partilerin, milletvekillerinin işçi sınıfının halkın, ileri kesimlerinin, halk yığınlarının duygularını ve düşüncelerini ifade edebileceği bir demokratik mücadele hattını açmaları da gerekir. 

Kuşkusuz ki Türkiye’nin demokrasi güçleri, ilerici demokrat çevreler, bugüne kadar bu tür girişimleri, pek çok yönüyle eleştiriye muhtaç olsa da, hep yapmaya çalışmışlardır.

Bugün de ileri güçlerin, “OHAL’in kaldırılması ve KHK’lerin geri çekilmesi” için halkın çeşitli kesimlerinin tepkilerini ortaya koyabileceği pratik bir mücadele hattının ortaya konması, ortak mücadele için yerel ve merkezi her düzeyde girişimlerin yapılması apaçık ve acil bir ihtiyaçtır.

Nitekim önceki gün gazetemizde yayımlanan, dün de bu köşede çeşitli yönlerine dikkat çekilen Emek Partisinin “OHAL Kaldırılsın, Kararnameler Geri Çekilsin!” temalı kampanyası, bu kampanya çerçevesinde yaptığı çağrı, ülkede siyasetin “olağan hale” dönmesi için, “OHAL’le, Terörle Mücadele Yasası’yla yönetilmeye karşı bir mücadele” için çağrıdır.

Yayımlanan metnin muhtevasından da anlaşılacağı gibi çağrı, öncelikle partinin kendi üyelerine, çevresinedir; onları, halk yığınları, işçiler, gençler, emekçiler içinde bu kampanyanın gerektirdiği çalışmayı yapmaya çağırmaktadır. Ama asıl olarak da bu çağrı tüm demokrasi güçlerinedir ve onların, bütün olanaklarıyla “OHAL kaldırılsın KHK’ler geri çekilsin!” şiarı etrafında ortak bir mücadele için seferber olmasına yöneliktir. Çünkü ancak böyle yapıldığı ölçüde siyasi parti sözcüleri arasındaki “laf yarışı”, bir “söylem mücadelesi” olmaktan çıkıp, halkın, en azından halkın çeşitli kesimlerinin de kendi güçleriyle siyasete (ülkenin yönetimine) müdahale ettiği bir siyasi platformdaki bir mücadeleye dönüşmüş olur. Ki, Meclisteki tartışmalar da ancak böyle bir platformdaki mücadele ilerlediği ölçüde bir karşılığı olan özellik kazanabilir.

Evrensel'i Takip Et