10 Ağustos 2016 00:54

Erdoğan ve Cemaat’in iktidar kavgası

Erdoğan ve Cemaat’in iktidar kavgası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Erdoğan ve kendisiyle birlikte hareket edenler başarısız darbe girişiminin Cemaat’i bitirdiğini düşünebilirler. Doğrudur, başarısız darbe girişimi ile Erdoğan’ın eski ortakları büyük darbe yedi. Ancak unutmamak gerekir ki Cemaat’in zayıflaması Erdoğan’ın rahatlayacağı anlamına gelmiyor. Hatta Erdoğan’ın altı eskisinden daha kaygandır, denebilir.

Birincisi, Cemaat sıradan bir örgütlenme değil. 40-50 yıl önce devletin yol vermesiyle, belki görevlendirmesiyle adım atmaya başlayan Cemaat, 4 yıl öncesine kadar da bu devleti yönetenlerle en küçük bir problem yaşamadı. İlk problem yaşadıkları Erdoğan oldu. Erdoğan’la problem yaşayıncaya kadar neredeyse devletin tüm yöneticileri ile iş tuttular, devletin tüm kademelerine tek tek yerleştiler. Bildiğimiz kadarıyla Erdoğan ile ilk problemlerini de 2011 seçimleri öncesinde yaşadılar. Devlet kadrolarından ve milletvekillerinden daha fazla pay isteyen Cemaat’e, Erdoğan tepki gösterdi, “Devleti siz mi yöneteceksiniz, ben mi yöneteceğim” dedi ve karşı karşıya geliş başladı. Birbirlerine karşı oyunları da bu tarihten sonra başladı.

Cemaat’in darbe girişimine kadar yaptıkları birer denemeydi. Onlar tutmayınca ordu içindeki Erdoğan karşıtlarını da yanlarına alarak oluşturdukları koalisyonla darbeyi denediler. Başaramadılar. Erdoğan bu girişimi Allah’ın lütfü gibi görüp temizlik harekatına başladı. Şimdilerde ise CHP ve MHP’nin de desteğiyle temizlik operasyonlarını sürdürüyor.

Kimse Erdoğan’ın burada duracağını sanmasın. Bu olanakları elde eden Erdoğan sırasıyla gidecek. Kuşku yok Bahçeli en son sırada olacaktır. Ancak sıra Bahçeli’ye geldiğinde bir bakacak ki etrafında kimse yoktur ve yalnız başına kalmıştır.

Tabii bunun o kadar kolay olmayacağını da düşünmek gerek. Cemaat’in birçok kadrosu itirafçı olmuş olsa bile; birçok Cemaatçi korkup teslim olmuş olsa bile; binlerce Cemaatçi işten atılmış olsa bile; birçoğu gözaltına alınıp hapsedilmiş olsa bile; milyonlarca liralarına, işyerlerine devlet tarafından el konulmuş olsa bile; yine de biliyoruz ki Cemaat dünyanın birçok yerine yayılmış güçlü bir yapılanmadır. 160’a yakın ülkede okullarının, dünyanın birçok yerine yayılmış şirketlerinin olduğu söyleniyor. Erdoğan’ın tüm bunları ekarte etmesi, etkisizleştirmesi mümkün değil.

Cemaat’in bu gerçekliği onların demokratik bir güce dönüşecekleri anlamına gelmiyor. Milliyetçi, Türkçü ve bir o kadar da devleti denetim altına alarak kendi iktidarını kurmaya programlanmış bir örgütten demokratik bir güç çıkmaz. Hele başta Kürtler olmak üzere tüm farklı aidiyetlere düşmanlıkla beslenmiş bir yapının umut olmayacağı da besbelli. Doğrudur, zora girdiklerinde takiyye yapabilme yeteneğine sahipler. Ama yine de bu saatten sonra kendi asıl renkleriyle, ağırlıkla da yurt dışında “siyaset ve diplomasi” yapacaklarını şimdiden söylemek mümkün.

AKP’nin de onlardan aşağı kalır yanı yok. Aralarındaki tek fark Erdoğan’ın bugün devlet olanaklarını da elinde bulundurmasıdır. CHP ve MHP ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş mantalitesine halel gelmesin diye tüm güçleriyle Erdoğan’a destek oluyorlar. Onlar, devlet giderse yeniden devletleşmenin mümkün olmayacağını gördüklerinden Erdoğan’ın ipine sıkı sıkı sarılmışlar. Aslında bunu Cemaat’le yapamayacakları açığa çıktıktan sonra Erdoğan’ın ipine sarıldılar. Hayalleri ise Erdoğan üzerinden devletin geleceğini garantiye alıp daha sonra Erdoğan’ı iktidardan götürmek.

Kim ne derse desin, biliyoruz ki sorumluluk yine Kürt hareketinin, demokratik güçlerin, özgürlük ve barıştan yana kitle örgütlerinin, CHP içindekiler de dahil ilerici, yurtsever, devrimci insanların boynundadır. Bunların, her şeyden önce hayal dünyasında yaşayan Türkiye’deki milyonları uyandırma sorumlulukları var. Yenikapı’da Erdoğan ve yancılarının etrafında kümelenenlerin tümünün AKP veya Cemaat gibi düşündüklerini varsayarak düşmanlaştırmak, en büyük yanlıştır. Bunların büyük kısmı sarılacak başka dalları olmadığından Erdoğan ile birlikteler. Elitist politika ve politikacılardan bıkanların bir kısmı da kendilerini Erdoğan’da buldular. Elbet güç sarhoşluğunun ve bunun yarattığı algının da gelinen noktada payı var. Bunlar yine de kazanılmaz değiller. Bunların kazanılması, yani barış ve özgürlük yanlılarına, demokrasi güçlerine inanmaları için de haklı nedenleri olmalı. Bu haklı nedeni görmelerini sağlayacak en önemli etken, kuşku yok adını andığımız kesimlerin en geniş cepheyi kurabilecek yeteneğe sahip olduklarını göstermeleridir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...