29 Haziran 2016 00:53

Çıkışın temelleri

Çıkışın temelleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Uzun Dalga” teorisyenleri, 2008 krizini sakız gibi bugüne kadar uzatadursun, İngiltere 2008 Küresel Kapitalist Krizine ilk giren ve aynı zamanda ilk çıkan ülkelerden oldu. Krizden yaklaşık bir yıl sonra toparlanmaya başlayan İngiltere’de işsizlik oranı da o günden bu güne Avrupa’nın en düşük düzeyinde…
İngiltere’deki istihdam artışını grafikte izleyebilirsiniz. Grafik, toparlanmanın krizin daha ilk yılında başlayarak bugüne taşındığını gösteriyor. 

Neydi Çin’i 12 yıl boyunca yüzde 13’ler seviyesinde büyüten? Yine, neydi Çin’in büyümesini birden bire yüzde 7’lerin altına iten?

Çin’i yüzde 13 ortalamayla büyüten, kırdan kente -tarım kesiminde ekonomik kazanç olanaklarının azalması nedeniyle- göç ettirdiği 170 milyon üretici köylüydü. Sanayi havzalarına göç etmek zorunda kalan üretici köylüler, kentlerin yeni proleterleriydi. 

Ancak, “verimliliğe dayalı” bu üretim sisteminin de kendi içinde bir sınırı vardı, o sınır geçen yıl aşıldı…

İngiltere’nin kriz sonrası ekonomik gelişiminde de düşük işsizlik oranının etkisi büyük paya sahip. 

İngiltere’de büyüme ile işsizlik arasındaki ilişki büyümeden istihdama doğru değil, istihdamdan büyümeye doğru olmuştur. İngiltere, kriz sonrası toparlanmasını ağırlıklı olarak AB üyesi ülkelerden “devşirdiği” görece ucuz işgücüne borçludur. Kıta Avrupası’ndan alınan işçilerle geliştirilen sermaye birikimi, Birleşik Krallığın genelinde eşitsizliğin artmasına, Kuzey İrlanda ve İskoçya’da ayrılıkçı eğilimlerin güçlenmesine yol açmıştır. Eşitsizlikteki artış, AB’den çıkış referandumuna da yansımış ve toplum seçimlerde neredeyse ortadan ikiye bölünmüştür. Anketlere göre, aktif olarak işgücü içinde yer alamayan nüfus referandum sonucunda belirleyici olmuştur. Halen çalışan işçiler ise AB’de kalınmasını, mevcut işlerin devamını istemiştir. 

Peki, Birleşik Krallığın “üst aklı” neden bu referandumu topluma dayatmış ve –kıl payı da olsa- bu sonuca kapı aralamıştır? 

Elbette, Krallığın tekelci kapitalistleri ve onların devletteki “iş bitirici bürokratları” sermaye birikiminin ulaştığı boyutun kendi sınırını aşmakta olduğunu ve Avrupa’dan göçen işçiler içerisine sığınmacıların da “sızma tehlikesi” bulunduğunu görerek ama daha önemlisi içeride (İskoçya ve Kuzey İrlanda bağlamında) “birliği” sağlamak amacıyla AB’den çıkışın yolunu açmışlardır.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin evvelsi gün Brüksel ve Londra’ya gerçekleştirdiği ziyaretlerde söyledikleri de zaten bu “ayrılığın” dünyanın bu emperyalist odağında bir tür fikri ayrışma olmadığı ve “stratejik ortaklığın” ABD, Birleşik Krallık ve AB arasında devam edeceğinin yüksek sesle beyanı oldu.

Elbette Krallığın AB’den çıkış yönündeki referandum sonucunun (Brexit) tartışılacak çok boyutu var. Örneğin, İngiltere gibi krizden beslenerek hegamonik gücünü artıran Almanya neden AB’den çıkmayı düşünmezken Birleşik Krallıkta böyle bir eğilim var? Bunu da başka bir yazıda tartışalım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...