18 Nisan 2016 00:50

Mimar Sinan’ın iletileri

Mimar Sinan’ın iletileri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

9 Nisan Mimar Sinan Günü’ydü.
Geçti…
Benim için, sanırım (ya da umut ederim ki)  bütün mimarlar için de, her gün Mimar Sinan günüdür.
Böyle olması gerek olduğu için, böyle yazdım…

Neden mi?

Sinan kimin için çalışırsa çalışsın, halkının, insanlarımızın koşullarının bilincinde çalıştığı için…
 
Çağında kamu yararına en büyüğü, en güzeli, en doğruyu yaptığı için değil yalnız…

Neden mi?

Her şeyden önce işlevi çözdüğü için…
Yapıtlarına dıştan baktığınızda içlerini okuyabiliyorsunuz.
İçi çözmeden, dıştan görünüşe göre çalışmadığı için…
Bu, yirminci yüzyılın baskın anlayışına göre de böyledir… 
 
(Ancak yirminci yüzyılda, çağdaş mimarlık yaptıklarını sananlar kimi kez kötü yollar açmışlar, kimi kez sıkıcılığa düşmüşlerdir.)

Örneğin Sinan’ın İstanbul’ daki en önemli yapıtı Süleymaniye’ye bakın… Dışından içi apaçık değil mi?
 Halkın evleri de böyledir. Çözüme hep içten başlanmıştır… Kısacası Sinan halkının anladığı yapıtlar yapmıştır. İşi bu günkü gökdelenlerin çoğu gibi “cambazlık” değildir…

Neden mi? 
 
Sinan tutumlu çalışmıştır. Her kuruş harcamın nedenini açıklayabilecek biçimde…
Yapılarının giderleri ön görülen giderleri (keşifleri) aşmamıştır. 

Neden mi?

Sinan’ın yapılarının yapımına bir kuruş haram para girmemiştir.
(Bu günlerde yapılanları düşünün, baştan haramla başlananları, kamudan çalarak başlananları…)

Neden mi?

Sinan’ın çözümleri akılcıdır. (Rasyoneldir.)
Us dışı bir yan bulamazsınız yapıtlarında.

Neden mi?

Sinan’ın yapıtları sapasağlamdır.
Dört yüz yıldan beri kullanılıyor yapıtları…
Bir de neredeyse toptan yıkılıp yapılan Kadıköy’ü düşünün…

Neden mi?

Sinan kendisinden bile kopya etmemiştir.
Bir de dört yüz yıl sonra onu betonla kopya edenleri düşünün…

Sinan’ın çağında büyük açıklıkları aşmanın yolu kubbeyi zorunlu kılıyordu. Kubbeyi taşıyan kemerleri de, kemerleri taşıyan fil ayaklarını da (kalın ve büyük direkleri)… Demek istediğim, yapılarını kurduğu yapı ögelerinde bir değişiklik yoktu. Buna karşın her yapısı bir başka kişiliği, bir başka kavramı yansıtıyor. Bu hiç de kolay değil!
Şehzadebaşı Camisi’nde bir babanın, hem de oğlunun günahını taşıyan bir babanın “hüznünü buluyoruz. Mihrimah Camisi’nde bir hanım sultanın yaşama sevincine çağrılışını… 
Mihrimah Sultan camisiyle geleceği de gösteriyor Sinan.

“Cemaati” olmayan yere cami yapmadı Sinan.

Araplar Osmanlıyı Müslüman bile saymazlar. (Saysalar “ihanet” ederler miydi?) Camilerimizi Bizans’ın sürmesi sayarlar. Kilise mimarlığı olarak görürler. Sinan’ın böyle bir derdi yoktur. Ayasofya’ya sonuna dek saygı duyar.

Sinan’ın, önüne gelen kalıtçısı olamaz.
9 Nisan Sinan Günü’nü kutluyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...