24 Mart 2016 00:53

Teorik, siyasal ve ekonomik mücadele

Teorik, siyasal ve ekonomik mücadele

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sınıf mücadelesi üç temel alan üzerinde yükselmektedir: Teorik mücadele, siyasal mücadele ve ekonomik mücadele. Engels bu üç alanın varlığını kapitalist üretimin henüz yaygınlaşmaya başladığı dönemde tespit etmiştir. 
Burjuvazi ve kontrol altında tuttuğu iktidar güçleri teorik alanda; sosyalizmin ütopyadan ibaret olduğu ve her canlının kapitalizmi tatmasının “kaçınılmaz” olduğu demagojisini sürdürürken, siyasal alanda işçi sınıfını kendi içerisinde dil, din, renk, cinsiyet ve benzeri tabiiyetler üzerinden bölerek kontrol etmeye çalışmakta, ekonomik alanda ise ücret, sosyal haklar ve çalışma koşulları üzerinden savaşını yürütmektedir.
İşçi sınıfı mücadelesi açısından da bu üç alan etle tırnak gibi birbirine bağlıdır. Ancak, günlük yaşam ve gündelik pratik mücadele içerisinde “ekonomik mücadele” teorik ve siyasal mücadeleyi çoğunlukla gölgesinde bırakmaktadır. 
Lenin’in “ekonomizm” eleştirileri farklı ülkelerde işçi sınıfının iktidar mücadelesine ışık tutmuştur, tutmaya da devam etmektedir. 
Sermaye kesimleri ve iktidar güçleri, teorik ama özellikle de siyasal alandaki sıkışma anlarında bir takım ekonomik ödünlerle işçi sınıfı mücadelesinin üç sac ayağı üzerine basarak yükselmesini engellemek istemektedir.
Bugünün Türkiye’si üzerinden düşünecek olursak; sermaye ve iktidar güçleri siyasal alandaki tıkanmışlığını ekonomik ödünlerle aşmaya çalışmakta ama bu ödünleri de türlü illüzyona bulayarak sergilemektedir. 
Asgari ücretin sözde 1300 TL’ye çıkartılması ve bu hafta AKP grup toplantısında kamuda çalışan taşeron işçilerin kadroya alınacaklarının açıklanması sınıfın teorik ve siyasal alan mücadelesini geriletmeye yönelik hamlelerdir. Taşeron açıklamasının ardından nasıl bir adım gelecektir, bunu görmeden yorum yapmak güç olsa da, geçmiş örneklerden hareketle bu adımın sembolik kalacağı tahmin edilebilir. Örneğin kamudan kasıt devlet işletmeleri ve bakanlık hizmetleri midir yoksa yerel yönetimler de bu kamu tanımının içerisinde midir? 
Şunu unutmamak gerekir ki, taşeronluk sorunu sermaye için sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasal bir davadır da. Üretimin parçalanması, aynı işyerinde farklı çalışma statülerinin geliştirilmesi sadece işçilerin ekonomik ve sosyal haklarını tırpanlamakla kalmamakta aynı zamanda sınıfın kolektif mücadele olanaklarını da azaltmaktadır. Nitekim henüz dumanı üzerinde tüten “Kiralık İşçilik” tartışması da sermaye ve iktidar güçlerinin öz niyetlerini açık etmektedir. 
Taşeron sisteminin her işçi için ve gerçekten ortadan kalkması sadece ekonomik değil, siyasal ve teorik alandaki mücadeleyle mümkündür.
Başka bir örnek olarak Suriyeli sığınmacı işçileri düşünelim: Sayısı 3 milyonu bulan sığınmacıların 2.5 milyona yakını Türkiye işçi sınıfının yeni neferleridir. Ki bu “neferler” en güvencesiz ve ayrımcılığa en çok maruz bırakılan ama iktidar tarafından da bir yönüyle el üstünde tutulan “misafirlerdir”. Türkiyeli işçilerle Suriye’de savaştan kaçıp sığınmacı olarak burada çalışan işçiler arasındaki çelişki her iki tarafın da sömürüsünü sürekli kılmaktadır. Suriyeli işçiler sayesinde genel ücretler baskılanabilmekte, iş güvencesi tahrip edilebilmektedir. İşçi sınıfının buradaki başarısı ancak Türkiyeli ve Suriyeli işçilerin birlikte yürütecekleri, siyasal, teorik ve ekonomik mücadeleyle mümkündür. 
Kapitalizm ile gericilik ve ırkçılığın kol kola yürümesi ile işçi sınıfı iktidarı mücadelesi ile çağdaş bilim talebi ve halkların eşit haklar mücadelesinin aynı potada erimesinin sebebi bu tekil alanların esasen aynı amacın farklı görünümleri (teorik, siyasal ve ekonomik) olmalarından kaynaklanmaktadır.
Bu sebeple işçi sınıfı, sadece ulusal değil enternasyonalist dayanışmayla, barış ve kardeşlik mücadelesini yükseltmek durumundadır. Dünyayı her türden gericilikten, bölgeyi emperyalist kuşatmadan ve sınıfı ekonomik boyunduruktan kurtaracak bu mücadeledir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...