08 Mart 2016 00:14

Kadınlara selam olsun

Kadınlara selam olsun

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Her yıl, 8 Mart tarihi Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak anılıyor. Kutlanıyor demiyoruz çünkü ortada kutlanacak bir şey yok.
Hele de Türkiye’de durum epey vahim. Üstelik kadınların durumu Türkiye’de iyileşmek şöyle dursun tersine kötüye gidiyor. Bu vahamete her geçen gün yenileri ekleniyor.
Son yıllarda giderek sertleşen 8 Mart anmalarında gelinen durum şudur: Dünya Emekçi Kadınlar günü etkinlikleri, yürüyüşleri, anmaları  yasaklanıyor, izin verilmiyor, dahası kadınların üzerine polis saldırıyor, plastik mermi atılıyor, biber gazı atılıyor, kadınlar yerlerde sürükleniyor, gözaltına alınıyor.
Yani devlet şiddet uyguluyor.
Tıpkı bir erkeğin evdeki iktidarını göstermek için çocuğunu, karısını dövmesi gibi, devlet de bir kez daha tarafını gösteriyor. Neden? İktidarı için...
İnsanlık tarihinin ilk zamanları hariç kadınlar her zaman ikincil olmuş. Sonuç elbette şaşırtıcı değil:
Kadınların eğitim düzeyi düşük, çalışma yaşamına katılımı az, kadınlar daha çok işsiz, ücretsiz aile işçilerinin çoğu sigortasızların çoğu kadın...
Evlilik, çocuk ile mesleğinden vazgeçen, aynı işi yaptığı halde erkeğin ücretinden daha azına çalışan kadın...
Evde şiddet gören, sokakta taciz tecavüze uğrayan kadın...
Dünya üzerindeki yoksulların çoğu kadın...
Kısacası durum hiç parlak değil. Hal böyleyken senede bir gün, 8 Mart vesilesiyle sokağa çıkıp haykırmak isteyen kadınlara polis neden saldırır? Felek vurmuş zaten! Devletin sopasına gerek var mı artık?
Bunun yanıtı son derece basit. Son 15 yılın Türkiye’sine damgasını vuran muhafazakar-neoliberal devletin istediği kadın tipi bu değil. Her şeyden önce bu kadınlar eşitlik istiyor, oysa muhafazakar zihniyet zaten kadın-erkek eşitliğini tanımıyor ki! Ataerkil düzenin taşıyıcılığını yapan bu zihniyetin kadınlara verdiği ‘değer’ ortada. Hamile kadın sokakta gezmez vs. gibi inciler döktürerek kendilerini deşifre etmelerinden biliyoruz.
Türkiye’de hukuksal düzenlemelerde yer alan “kadın-erkek eşitliği”nin hayatta bir karşılığı yok. Karısını öldüren erkekler için kravat takmak, tahrik olması gibi nedenler hafifletici neden olarak sayılırken, kocasını öldüren bir kadına bu hafifletici nedenler uygulanmıyor. Üstelik son olayda gördüğümüz gibi, “Ben onu öldürmesem o beni öldürecekti” demesine rağmen.
Çalışma hayatında kadınlar zaten temel aktör değiller. Çünkü kadınlardan beklenen esas görev, çocuk, yaşlı, hasta bakımı ve ev işleri. Bu görevi erkekler vermiş. Tarih boyunca kadınları buna mahkum etmiş olduğunu görürüz. Kadın bir konuda sivrildiğinde tepesinden bastırılmış, üstelik bu din, devlet, toplum vb. değerler adına yapılmış.
Bunun en iyi örneği, tıp disiplinidir. Hikayeyi bilirsiniz. Doğa ile kurduğu ilişki ile bitkileri öğrenen şifacıların çoğu kadın imiş. Şifacı kadınlar, Tanrı’nın cennetten kovarken “Acılar içinde doğuracaksın” diye cezalandırdığı kadınların doğum sancılarını bir takım bitkilerle azaltıyorlardı. Orta Çağ’da kilisenin halkın üzerinde kurduğu otoriteyi tehdit eden bu şifacı kadınlar ‘cadı’ olarak etiketlendi ve yüz binlercesi yakıldı. Böylece kadınlar bir kez daha kendileri için ‘uygun görülen’ yere gönderildi. Tıp alanı da, erkeklerin hakimiyetine girmiş oldu.
Muhafazakar zihniyet, kadının çalışmasına ancak kadınların aile sorumluluklarını sürdürerek izin veriyor. Yapılan düzenlemeler bu yönde. Bakın adı bile kendini ele veriyor : Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması düzenlemeleri.
Siyasal iktidarın istediği kadın, itaatkar olmalı, Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığını yani erkeğin gerisinde olduğu kabul etmeli. Devlete hem çocuk doğurarak hem de devletin artık bakmaktan vazgeçtiği sosyal hizmetleri sunarak hizmet etmeli.
Bunun ötesinde talepleri olursa biber gazını, copu, plastik mermiyi yer. İki gün önce Kadıköy’de olduğu gibi.
Korkunun kökenine gelirsek, Gezi’de, Cerattepede, Yırca’da, Yeşilyol’da her yerde iktidarın karşına kadınlar dikiliyor. Kadınlar direniyor, boyun eğmiyor.
Doğanın, barışın, kardeşliğin ve umudun temsilcileri olan bu kadınları selamlıyorum…
 “8 Mart Emekçi Kadınlar Gününüz kutlu olsun.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...