05 Kasım 2015 00:57

İstikrarı beklerken...

İstikrarı beklerken...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Senin korkuların onu dik tutan ve senin acıların onu onaran…
Son günlerde “Seçmen aslında ne demek istedi?” vurgulu onlarca yazı okumanın verdiği şişkinlikle yazıyorum. Burjuva medyasından anladığım şu ki, seçmen kişisi “İstikrara oy vermiş”, daha doğrusu istikrar istediği için “tek parti iktidarına” oy vermiş! İnsan ister istemez “Neremize gelecek bu istikrar?” diye de düşünmeden edemiyor. İkincil anlamları biraz araştırınca iki alanda istikrar öngörüldüğü anlaşılıyor: Siyaset ve Ekonomi.
Aslında ikisi birbirinin içinde ama iki farklı alan gibi düşünüp, siyaseti siyaset bilimcilere bırakalım ve biz bakalım beklenen istikrarın ekonomi ayağına…
2011 başından 2013 sonuna kadar sallan-yuvarlan giden ekonomik faaliyetler 2014 ile birlikte tıkanmaya, 2015 ile birlikte de kalıcı bir daralmaya doğru yol aldı. Ekonomik alanda istikrarlı bir çöküş içerisindeyiz. Bu çöküş haziran-kasım arası perdelenen “kaosçuluğun” da eseri değil ayrıca. Ekonominin kalbindeki dört odacık (tasarruf oranı, cari denge, sanayi üretimi ve fiyat istikrarı) birden tıkanmış durumda. Bunu geçici bir dalgalanma veyahut devresel bir kriz ile de karıştırmamak gerekiyor. İçine yavaş yavaş -istikrarla- sürüklenilmiş olan ekonomik bunalım, bütünüyle yapısal niteliktedir. Bunalım, TÜBİTAK’a 40 milyon TL harcatıp Cadillac prototipi satın alarak ve bunlardan bir tanesini de 5 milyon TL’ye bir “yerel” sermayedara satarak aşılacak gibi de değildir.
Ülkede özellikle 2001 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı (Derviş Programı) ile sürdürülen sermaye birikim modeli tıkanmıştır. Tıkanma yerli motorla aşılacak cinsten de değildir. Verimliliğe dayalı büyümeyi sömürüye dayalı büyüme diye de okuyabiliriz. Zira en basit haliyle verim, işçi başına ürünü anlatmaktadır. İşçi başına üretim artırıldıkça (İşçiler daha uzun süre çalıştırılarak ya da yeni denetim mekanizmalarıyla aynı çalışma süresinde daha fazla üretmeye zorlanarak) verim artırılabilmektedir. Üretim ilişkileri bütününde ortaya çıkan sömürü düzeyi kendi sınırlarına gelip dayanınca artık teklemeye başladı. Cam ve metal gibi ana sanayi kollarında son iki yıldır yaşanan ve “Milli Güvenlik” bahanesiyle yasaklanan grevler de işçi sınıfı açısından ateşin bacayı çoktan sardığını göstermektedir. Ateş şimdilik perdelenmiş olsa da duman saklanacak gibi değildir!
Makroekonomik veriler de dört bir yandan alarm vermektedir: Cumhuriyet tarihinin en düşük tasarruf oranı, dün açıklanan ve son altı ayın en yüksek enflasyon oranı, yerlerde sürüklenen büyüme oranı, sürekli düşen ihracat ve kaçıp giden yabancı sermaye…
Şimdi yeniden tek parti istikrarı var tüm ekonomik sorunları çözer denilecek bir durum da yok ortada. Belki biz istikrarı beklerken iktidar partisi de ikinci Derviş’i bekliyordur kim bilir… Derviş derken “yeni bir ekonomi paradigması” yeni bir “kalkınma stratejisi”, yeni bir “2023/2071 mottusu” olabilir mi dersiniz? Çok zor. Açıkçası, Çin bile sömürüye dayalı büyüme stratejisini daha fazla sürdürecek takati kalmadığını ilan etmişken bizim “istikrarı beklerken” kurduğumuz düşler, düş olarak kalır sadece.
Muhakkak aramızda “Ben tercihimi istikrar için değil, 1300 TL asgari ücret için yaptım” diyenler de olacak ama Ali Babacan’ın da dediği gibi aslında ortada öyle bir vaat yok! Ahmet Davutoğlu Asgari Ücret Komisyonuna 1300 TL olsun diye önereceğiz demişti, Babacan da  ”Asgari ücret komisyon tarafından belirleniyor. Orada işveren kesimi de var işçi kesimi de var. Beraberce oturulup konuşuyor.… Biz ne açıkladık. Dedik ki, 2016 yılında 1300 TL olacak şekilde tavsiyede bulunacağız dedik” açıklamasıyla konuya açıklık getirdi.
Neyse zaten ben de bunları “Akıllı mı değilsiniz niye oy verdiniz”(ciler) edasıyla yazmıyorum. İstikrarı ekonomide aramayın boşuna burada “çarşı pazar karışık!” diyorum.
Zaten nerede görülmüş oyla istikrarın, barışın, ekonomik refahın, demokrasinin, özgürlüklerin geldiği? Bunlar oyla gelen değil mücadeleyle kazanılan haklardır. Sandıktan da tek sonuç çıkmıştır: Düne göre daha fazla, daha güçlü ve birleşik mücadele!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa