09 Eylül 2015 01:00

Şiirimizin 50 yıllık bey oğlu: 'Ataol Behramoğlu'

Şiirimizin 50 yıllık bey oğlu: 'Ataol Behramoğlu'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İzmir’deydim öldürülen insanlarımızla ilgili haberlerin ardı ardına geldiği, içinde boğum boğum boğulduğumuz süreçte, Karşıyaka Belediyesi’in düzenlediği Dünya Barış Günü etkinliğine katılmadan edemezdim.
Şiirler okundu, şarkılar söylendi, konuşmalar yapıldı; hem Türkiye’ye hem de dünyaya barış mesajları gönderildi.
Diğer taraftan, aynı etkinlikte 50 yıldır “Barış” olgusuyla özdeşleşmiş Şair-Yazar-Çevirmen Ataol Behramoğlu’nun 50. sanat yılı göndere çekilmekteydi.

BEHRAMOĞLU, EVRİM KESKİN’İN DE SESİNDEYDİ   

Gülsen Tuncer ve Altan Gördüm’ün birlikte sundukları geceye Nebil Özgentürk, Metin Uca gibi ünlü sanatçılar katıldı. Romanya ve Fransa’dan gelen Nikolae Dabija, Sofia Nazaridze Ataol Behramoğlu şiirlerinden bestelenmiş şarkılarıyla geceye renk kattı. Suriye doğumlu Şair Nouri al-Jarrah, Romanyalı Şair Ion Deaconescu, Gazeteci, Yazar, TV Programcısı, Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Şahin, 23. Dönem İzmir Milletvekili  Kemal Anadol, kurulu düzene başkaldıran şiirleriyle tanıdığımız Tuğrul Keskin gibi isimler de Behramoğlu’nun barışçı yönü, Barış Derneği hapis günleri ve şiirleri üzerine konuştu.  
Etkinliğe Timur Selçuk, Karşıyaka’nın “medar-ı iftiharı” Düş Gezginleri Topluluğu, Mezzosoprano Evrim Keskin Özülgen, Haluk Çetin ve Tuna Kiremitçi Ataol Behramoğlu şiirlerinden bestelenmiş ezgilerle; Piyanist Nilüfer Akdoğu Bach’ın bir eseriyle, Namık Kuyumcu hazırladığı fevkalade başarılı “Ataol Behramoğlu Belgeseli” ile katıldı.

BAŞARILI BELEDİYE BAŞKANI HÜSEYİN MUTLU AKPINAR

“Siyaset, başkalarını kötülemek değil, kendi yeteneğimizi anlatabilmek ve halkı buna inandırabilmektir” sözünü kendine “şiar” edinen Karşıyaka’nın genç, dinamik ve başarılı Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ise, Türkiye’nin çok zor bir süreçten geçtiğini belirtti. Sonra da: “Barışa en çok ihtiyaç duyduğumuz süreçte, böylesi anlamlı bir etkinliğe imza atmak bizim için çok önemliydi” dedi, yoğun alkışı hak etti.  
Bütün bunlar olup oluşurken, 50 yıllık dostum Ataol Behramoğlu, Suat Taşer Açık Hava Tiyatrosundaki mütevazı iskemlesinde, 50 yıl önce yaşamda neyi yapmak ve neyi başarmak istiyorsa ilk önce bir temele gereksinimi olduğuna inanmışlığının, temelsiz inşa edeceği her şeyin sonunda yerle bir olmasının kaçınılmaz olacağının bilincine varmış bir bilge gibi dimdik oturuyordu.

1960 KUŞAĞI DENİLİNCE

Bizim kuşak 1961 anayasasının sağladığı özgürlükle birlikte, Nâzım Hikmet’in kitaplarının yayımlanmasının özgürleştiği, siyasal ve güncel dergilerin yoğun olarak okunduğu ve gündemi belirlediği bir ortamın etkisinde kaldı.
Marksist felsefeyi benimseyen toplumcu gerçekçi şairler, daha çok sosyal ve güncel politikayı konu edindiler, halkın ve işçi sınıfının sorunlarını politik bir bakışla ortaya koymaya çalıştılar.
Aralarında vallahi ben de vardım!
Ataol Behramoğlu’nun şiirine taaa o günlerde umut ve yarına inanç, direnme ve isyan konuları hakim olmuştu.
Toplumun sözcüsü gibiydi.
Biçimden çok içeriğe önem veriyor, toplumsal iletileri etkili kılmak için slogan biçeminden yararlanıyordu.  

DERTLEŞMEYE ARACI OLAN ŞİİR

Behramoğlu’nun şiirlerinde ana motif olarak genel anlamda dertleşebileceği, danışabileceği karakter nereden geliyor bilemem, ama bu karakterin Behramoğlu’nun sözünden çıkamayacağı biri olduğu kesin. Bu duyguyu Şair Sennur Sezer’in ‘60’lı yıllarda bir şiir gününde saman altından yakaladığı ise hâlâ belleğimde. “Bu Dert Beni Adam Eder (1963)”  Sennur Sezer’in dikkatini çekmiş; annesini: “Benim annem güzel annem”, “Benim annem şeker annem”, “Benim annem kadın annem” diye güzellemesini ve isteklerini “Anne”ye sıralamasını “olup bitenin açıklanması” olarak yorumlamıştı.  
“Aşk İki Kişiliktir”ı ilk kez okuduğumda yaşanmış, ama anısı bile kalmamış bir sevginin bıraktığı duyguların tortusu kıvamında olarak anlamamdan sonra, ölümü de düşündürdüğünü kavramam yaklaşık bir saatimi almıştı. Behramoğlu, en büyük acıyı dile getirmiş; ölüm ve aşk arasındaki karşıtlığı belirleyen bir karşılaştırma giderek ölümün tek başına, aşkın ise mutlaka bir başkasıyla yaşanan bir gerçek olduğunu vurgulaması açısından en sevdiğim şiirlerin başına şıppadanak geçmişti.

İZLENİMLERİNİ TOPLUMCU BİR GERÇEKÇİLİĞİN POTASINDA ERİTMEK

Ataol Behramoğlu şiiri, bana sorarsanız imgeci şiirden yalın ve toplumcu şiire balıklamasına geçiş yapan, siyasal düşüncenin şiir potasında eritilmesi anlamındadır. 1960 sonrası toplumcu şiirin öncülerindir Behramoğlu. İnsanın bireysel ve toplumsal varlığını diyalektik bir bütünlük içinde kavrayan bir sanat anlayışını yakalamıştır. Kendini hayattan soyutlamayan, şematize etmeyen; biçimci, edilgen, gizemci bir tavrı temel almamış; izlenimlerini toplumcu bir gerçekçiliğin potasında eritmek çabasına 50 yıldır, alevin fosfora bağlı oluşu gibi bağlanmıştır.  
İşin özü şu ki: Ataol Behramoğlu 50 yıldır doğruluğa, bilimselliğe, geleceğe ve yaratıcılığa açık konumda, oradan oraya koşmaktadır, konuşmalar yapmakta, şiirler/yazılar yazmaktadır.
 Emeğin dinamiğine emekleyerek varmış enderlerimiz arasındadır.
Hiç kuşkum yok, Şiir Bey’imizin 50 yıllık Oğlu’dur ve Şiir Bey’imizi tam yarım yüzyıldır onurlandırmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...