08 Eylül 2015 00:49

İttifakın hukuku

İttifakın hukuku

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1 Kasım seçimlerine iki aydan daha az vakit kaldı. Öyle görünüyor ki, seçim yaklaştıkça hem silahlı hem de sözlü çatışma yoğunluğunu artırarak sürdürecek. Ne sıcak çatışmadan ne de çatışmalı siyasi söylemlerden geniş halk yığınlarının bir çıkarı bulunmamaktadır. Sıklıkla 90’lar Türkiye’sine gönderme yapılırken, (iktidar bileşenleri tehdit için, toplumsal muhalefet hak gasplarını vurgu için) unutulan Türkiye halklarının 3 yıllık çatışmasızlık deneyimini yaşamış olduğudur. Evet savaş kolay, evet savaşta ekonomik rant ve çıkar var, evet halkın en güçsüz kesimleri savaştan korkup iktidar koalisyonuna oy verebilir ama barış kıymetlidir. Halkların barış konusundaki kararlılığı, bugünkü iktidar bileşenlerinin dayattığı siyasal tekçiliğe ve savaşın devamına izin vermeyecektir.  
***
Geçtiğimiz aylar içerisinde sadece silahlı ve siyasal çatışmaya değil aynı zamanda ekonomik çöküşe de tanıklık ettik, ediyoruz. Bir yıl önce 2 TL olan ABD Doları için bu yıl 3 TL olacağını söyleyenle muhtemelen dalga geçilirdi. Bu sebeple ben de geçen yıl Dolar 2 TL iken bu yılın aralık ayına yönelik 3.45 TL’lik tahminimi hiç yazmadım.
İktidar koalisyonunun siyasal atağı “ani” olmuş olsa da (7 Haziran seçimi sonrası tutum) ekonomik çöküş çoktandır “ben geliyorum” demiştir. Bunu görmek için özel sezgilere sahip olmakta gerekmiyordu. Bir yanda sanayi üretimi durmuş, öte yanda işsizlik rekorlar kırmış, dış ticaret hacmi daralmış, enflasyon hedefi tutturulamamış, dünyanın “en güvensiz” ekonomilerinin baş sıralarına yerleşmiş bir ekonomi… Ekonomik kriz maalesef ne siyasal krizlere ne de sağlık krizlerine benzemiyor. Aniden ortaya çıkmadığı gibi ortadan kalkması da –Bir parti 400 milletvekili alsa çözülürmüş her şey!-  birden bire olmuyor.
***
Üretken sermayenin içine girdiği bunalım, onu birbiriyle itiş kakışa zorlarken, her biri kendi içerisinde yükü işçilerine yıkma gayretindedir. Son aylarda katliam boyutunu aşan iş cinayetlerinin esas sebebi de budur. Kapitalist rekabet –ülkenin içine düştüğü siyasal ve ekonomik bunalımın da etkisiyle- yıkıcı hale ulaşmıştır. Bu oyunu yıkacak doğrudan işçi sınıfı ve emekçilerden başkası değildir. Bugün metal sektöründen kamu hizmetleri alanına kadar ortaya çıkan görünüm birleşik sınıf mücadelesinin olanaklarının geliştirilmesinin “en acil” gündem olduğunu göstermektedir.
***
Yaklaşan 1 Kasım baskın seçimi de -7 Haziran’da olduğu gibi- doğrudan işçilerin, emekçilerin, yoksul halk kesimlerinin yaşam koşullarını iyileştirecek potansiyele sahip değildir. Hali hazırda seçim propagandaları başlamadığı için bir şey söyleyemiyoruz ama bu seçimde -7 Haziran’dan farklı olarak- “ekonomik talepler”in yerini savaş çığırtkanlığının alacağı da aşikârdır.
Peki, mademki bu seçimler de işçi ve emekçilere bir şey getirmeyecek o zaman seçimler boykot mu edilmeli?
Elbette hayır, aksine 7 Haziran seçiminden de öte bir ruhla mümkün olan en geniş ittifak sağlanmalıdır. Hem seçimin sonucu önemini artırmış hem de seçime giden yoldaki ittifak kritik hale gelmiştir.
Burada belki “ittifak sorunu” üzerine daha fazla düşünmek gerekmektedir. Filin zücaciye dükkânına girmesi gibi, “ben çoğum benim dediğim doğrudur” dayatması sınıfın çıkarlarıyla örtüşmemektedir. İşçi sınıfı ve emekçiler açısından üzerine basılıp geçilmemesi gereken kendi özgün (siyasal ve ekonomik) talepleridir. Kurulabilecek en geniş ittifakın “hukukunu” da ancak bu belirleyebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...