02 Nisan 2015 01:00

Çukurovalı Don Kişotlar!

Çukurovalı Don Kişotlar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Halkın ekmeğidir şiir.” demiştim geçen yazımda. O ekmeği bölüşelim, yeryüzüne ilişkin iyicil, evrensel düşlerimizi yineleyelim, “yeni gün”ü karşılayalım diye Adana’daydım iki hafta önce. Uluslararası Çukurova Sanat Günleri’nde.
Bir avuç “fedailer mangası”nın direne çarpışa düzenledikleri festival, 9 yaşına geldi. Dokuz yıldır Çukurova’nın bereketli toprakları şiirle, müzikle, resimle, yontuyla her yıl yeniden göveriyor.
Mersin’den Gaziantep’e güneyde boydan boya sıcacık bir güneş dolanıp duruyor ilkyazın ilk günlerinde.
Bu yıl da Adana’da, Antakya’da, Mersin’de, Gaziantep’te hayatı, sanatla bir daha temize çekti Çukurovalılar. “Sanat ve Toplumsallık” temalı etkinliklerde şairler, yazarlar, ressamlar, karikatüristler, müzisyenler başka bir dünya sanatla mümkün dediler.
Festivalin cengaverlerinden Çetin Yiğenoğlu’nun da açılış konuşmasında dediği gibi “ Siyasal iktidarlar, belediyeler değişir, alt yapılar çöker ancak sanatla hayat yeniden kurulabilir. Beethoven olmasaydı savaşla yıkılan Almanya nasıl yeni bir ruh bulacaktı?”
Yiğenoğlu’nun bıraktığı yerden sürdürüyorum ben de sözü sahnede. “Naziler, Polonya’yı bombalarken Varşova’da tüm sahneler açıktı ve oyuncular sahnedeydi.”
Sanat, direnmedir. Baskıya, kabalığa, acımasızlığa, geriliğe, tutuculuğa… Bu yüzden bu yıl Adana’da baskıyla karşılaştı sanatçılar. Sanat, ilk kez sokağa taşınmıştı çünkü.
Güzin Dino’nun “Adana Sanat Akademisi” saydığı ve 40’lı, 50’li yıllarda Arif Dino’yu, Abidin Dino’yu, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i ağırlayan parkta gençler sanat için buluştular yeniden. Şarkılar, türküler söylediler, şiirler okudular gün boyu.
Halk da onlara katıldı ancak halkın oylarıyla seçilen bir belediye, halktan korktuğunu genç sanatçılara baskısıyla gösterdi. Yumurta topuk, sivri burun ayakkabılı, kara gömlekli on-on iki kasaba kabadayısı, parkı Kurtlar Vadisi setine çevirdi.
Gençlerin suçu neydi?  Grup Yorum’un “Dağlara Gel” şarkısını söylemeleri. “Başına bir hal gelirse canım / Dağlara gel, dağlara / Seni saklar vermez ele / Dağlara gel, dağlara.”  Yasak. Vay Grup Yorum’un başına gelenlere! Şarkılarını söyleyecek yer bulamıyorlar. Suç. Onlar da Mecliste söylediler geçenlerde. 3 Nisan’da da Meclisin önünde söyleyeceklermiş. Şenlikli olur!
‘90’lı yılları anımsayın. Radyolarda bu şarkı çalındığında, ardından Polis Radyo’sunun “sıradaki parça”sı Belkıs Akkale’den “Dağlar Seni Delik Delik” olurdu. “Dağlar seni delik delik delerim / Kalbur alır toprağını elerim aman aman.” Dağlar sonra delik deşik edildi. Elendikçe kazıldıkça da asit kuyuları, toplu mezarlar saçıldı ortaya. Sonra kentlerde yargısız infazlar, öldürülen gazeteciler, boşaltılan köyler, yakılan ormanlar… Kuyular açıldıkça hâlâ ceset fışkırıyor derelerden, vadilerden, mağaralardan, mezralardan.
Değişen pek bir şey yok. Kırda, kentte aynı baskı, aynı gözdağı, aynı efelenme. Oysa “Dağlar, insanlar, hatta ölüm bile yorulmuşsa şimdi en güzel şiir, barıştır.” diyordu Adanalı hemşehrileri Büyük Yazar Yaşar Kemal? “Çocuğun gördüğü düştür barış.” diyordu Yunanlı kardeşi Büyük Ozan Yannis Ritsos. Ama Ortadoğu’da savaş sürüyordu hâlâ. Sürmese Ortadoğulu yazarlar da Çukurova’nın barış rüzgâarıyla serinleyeceklerdi. Onların da sonsuz düşleri barıştı çünkü.
Onların bu evrensel düşünü ete kemiğe büründürmek, barışı konuşmak için bu yılın festival onur konuğuysa Yaşar Kemal olmuştu. Festival düzenleyicileri Yaşar Kemal’e onur ödülü vermelerinin gerekçesini şöyle açıklıyordu: “Çukurova’nın bereketli topraklarına olan bağlılığı, sanatın pek çok dalındaki verimliliği, edebiyatımızın roman türünde düzeyli yapıtlar ortaya koyması, özellikle Türk yazın hayatının modernleşme sürecindeki öncü rolü, romanlarında yarattığı özgün dilin yanı sıra, toplumsal duyarlılığı, renkli, üretken, bilge kişiliğiyle kültürümüze katkıları dolayısıyla 9.Çukurova Sanat Günleri 2015 kapsamında
7. Çukurova Ödülü’nün Yaşar Kemal’e sunulması uygun görülmüştür.”
O da ödülünü almak için gelecekti bu buluşmaya ama olmadı. Ancak onun büyük soluğu dolanıp durdu Adana’da festival boyunca. Anavarzaların büklerinden, sazlıklarından, dere boylarından, çakırdikeni gölgelerinden koparak…Sözcükler içinde uyusun.
O gelemedi de gündüz onca sıkıntıyı yaşatan kent yöneticilerinden biri, konuklardan ve Yaşar Kemal’den bir kuru özür için olsun gelemez miydi? Kaç ülkenin Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i, Yılmaz Güney’i var ki? Neyse ki Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar, konuşmasında azıcık serinlik serpti içimize. Seyhan’a bir yazarlar evi sözü vererek. Aydınlık kentlere aydınlık yöneticiler yakışır ama onlar da o kadar az ki!
Hiçbir parasal destek almadan 9 yıl böylesine bir buluşmayı düzenlemek kolay mı? İnadına yapacağız diyor Çukurova Sanat Girişimi emekçileri. Destek mestek de istemiyoruz, köstek olmasınlar, gölge etmesinler yeter!
Özgür sanata, özgürlükçü sanatçıya da bu yakışır.
Nice güneşli ilkyazlara Çukurova… 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...