İran, Türkiye ve Kürtler...
Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru İran’ın Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bikderi birkaç gazeteci ile görüşmüştü. Bu görüşmeyi Murat Yetkin ile Ali Bulaç köşelerine taşımış, İran’ın bölünme kaygılarını ne derece yaşadığını İran büyükelçisinin ağzından yazmışlardı.
Bikdeli o görüşmede Türkiye’ye, “Ya birlikte kazanacağız, ya birlikte kaybedeceğiz” diyor, İran ve Türkiye’nin kaderinin birbirine bağlı olduğunu belirtiyor. Görüşmede, pek yeni olmayan öneriler de sunuyor: Türkiye, İran, Irak ve Suriye yeniden bir araya gelip ortak politikalar belirlemezlerse, önümüzdeki 15-20 yıl içinde İran ve Türkiye de parçalanabilir.
Bikdeli, Ortadoğu’daki çatışmaların mezhep boyutuna da dikkat çekiyor. Ona göre Batı ve İsrail mezhep savaşını körüklüyor. Türkiye ve İran iş birliğini geliştirerek, Irak ve Suriye’yi de yanlarına alarak Sünni-Şii çatışmasının önüne geçebilecek iki dost ülke olabilir. Bikdeli satır arasında, bu iş birliğinin gerçekleşmesi halinde Türkiye ve İran’ın parçalanmasının önleneceğini ve Kürtlerin Ortadoğu’nun yeni gücü olmasının önüne geçilebileceğini söylüyor. Bikdeli, Türkiye’nin Sünni tandanslı politikası ile İran’ın Şii tandanslı politikasını bütünleştirip Kürtleri tekrar cendereye almayı ve bölgesel hakimiyeti bu ortaklık üzerinden geliştirmeyi Türkiye’ye açık bir biçimde öneriyor.
Bikdeli’yi, Türkiye’deki gazetecilerle görüşüp kaygılarını açıklamasına iten nedenlerden biri de 6-7 Ekim Kobanê’yle dayanışma eylemlerinde ortaya çıkan tablo. Ali Bulaç, İran’ı kaygılandıran durumu Bikdeli’nin ağzından şöyle aktarıyor: “Benzer olaylar eş zamanlı olarak Urumiye ve Tahran’da da baş gösterdi. Unutmamak lazım ki Erbil’de dalgalanan bayrak Mehabat Kürt Cumhuriyeti’nin simgesidir.”
Bunların konuşulduğu dönemde İran’ın Suriye krizi sonrasında üstlendiği rol bilinmesine rağmen bugünkü kadar somut tartışılmıyordu. Bugün çok daha somut bir durum var ortada. Artık İran’ın Yemen’den Suriye ve Irak’a kadar geniş bir coğrafyada ne kadar askeri gücünün konuşlandığı, yeni nüfuz alanlarının nereye kadar genişlediği tartışılıyor. Özellikle Irak ve Suriye merkezi hükümetleri üzerindeki etkisinin gelecekte Ortadoğu’da neleri değiştirebileceğinin hesapları yapılıyor. Tüm bu hesaplar yapılırken İran da, ‘Stratejik Derinlik’ politikaları ile Sünni cephenin liderliğine soyunan Türkiye’yi Kürtler üzerinden ürküterek yanına çekmeye çabalıyor.
Şunu kabul edelim; Ortadoğu’da siyaset yapan hiçbir gücün elinde sadece tek plan yok. Her biri birçok planın hesap kitabını tutuyor. ABD’den Rusya’ya, İran’dan Suriye, Katar ve Suudi Arabistan’a kadar her devlet diplomasinin karanlık dehlizlerinde kendi planlarını ayrı ayrı test ediyor. Bu anlamıyla İran’ın planlarından biri de Türkiye ile aynı eksende yürümektir, dersek yanılmayız. Bunu gerçekleştirmek için kullanabileceği en önemli koz da Kürt meselesidir. Ancak bu İran’ın tek ve yegane politikası değil. Daha da ötesi, İran bölgenin politik açıdan en kıvrak ülkelerinin başında geliyor ve her an sürpriz yapabilir.
Mevcut realite Kürtler tarafından biliniyor. İran’ın bölgede yayılmasının Kürtler için hangi sonuçları doğuracağını, dört parçadaki Kürt siyasetçileri, yazar ve akademisyenleri henüz istenildiği kadar aleni olmasa bile tartışıyor. Şuna eminim, Ortadoğu’da hesabı olan her güç de İran’la birlikte gelişen bu yeni durumun farkında. ABD, Batılı devletler, Rusya, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye vd. devletlerde İran’ın bölgesel egemenliğinin, giderek yeni nüfuz alanları oluşturmasının nelere yol açacağını tartışıyor.
Birçok şeyi söylemek için henüz erken ama 2011’de Suriye’de patlak veren kriz, artık tüm bölgeyi sarmış durumda. Önümüzdeki dönemin aktörleri arasında en kârlı olan ise kabul etmek gerekir ki günümüz itibariyle İran’dır. Türkiye, ‘Stratejik Derinlik’ ile aynı tabloyu Sünni kesimin liderliğine soyunarak yapmayı denedi; yapamadı, yüzüne gözüne bulaştırdı. Onu ekarte eden İran, şimdi de Türkiye’yi Kürtler üzerinden ürküterek yanına çağırıyor.
Bakalım tüm bu gelişmelere Türkiye’nin cevabı ne olacak. Ortadoğu’da içine battığı bataktan Kürtlerle iş birliği yaparak özgür ve demokratik Türkiye ile çıkmayı mı deneyecek, yoksa bölünme paranoyası üzerinden Kürt karşıtlığı temelli yeni ‘Stratejik Derinliklere’mi imza atacak?
Evrensel'i Takip Et