Jinekolog

Jinekolog doktor, bir zengin nikahında nikâh şahidi, geline damada, davetlilere konuşuyor:
“Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler.”
Doğurun da bize iş çıksın demeye getiriyor sözü.
Beypazarlı uzman jinekolog amcasını da bu veciz söze şahit gösteriyor. “Beypazarlı bir amcamın bana tavsiyesi var, diyor ki: Bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah kerim…”
Malkara Keşan, hoppala paşam!
Başka ne denir ki?
Öyle erken kontrol, ertesi gün hapı, kürtaj gibi gavur icatlarıyla neslimizi nesebimizi, sulbümüzü zürriyetimizi kurutmayın.
Ekmeğimizi küçültmeyin, pastamızı ufalamayın.
Üç çocuk, beş çocuk, ikizi üçüzü…
Kindarı dindarı, hırlısı hırsızı, soylusu soysuzu…
Allah ne verdiyse artık!
Doğurun ki soy sürsün, soygun çoğalsın!
Jinekolog doktor, Konya mitinginde konuşuyor:
“Bu sabah bakıyorum, bir televizyon kanalında Ankara’da bir polis panzerine tırmanan bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem.”
Teşhis zor. Çakma diplomayla bu kadar olur.
Jinekolog doktor, Kadın Kolları Kongresinde konuşuyor:
“Yatıyor kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj, bir Uludere’dir. Anne karnında bir yavruyu öldürmenin, doğumdan sonra öldürmekten ne farkı var, soruyorum size.”
Soruyor bize.
Biz de söylüyoruz:
Siz doğurun, doğurduktan sonra biz öldürtürüz demeye getiriyor sözü.
Otuz dört Kürt genci parmak ucuyla ölüme gönderilmemiş gibi.
Bir kış günü o cehennem ateşiyle bir gecede cennet, o çocukların annelerinin, kız kardeşlerinin ayaklarının altından çekilmemiş gibi.
Hangi akıl böyle bir karşılaştırmayla esenlik bulabilir ki?
Akıl tutulmasını bilirdik de vicdan tutulması daha ağırmış.
 “Bu milleti dünya sahnesinden silmek için sinsice bir plan olduğunu bilmek durumundayız. Bu milletin çoğalması için de asla bu oyunlara prim vermeyeceğiz.”
Hitler de böyle diyordu, yıkıldı gitti.
Bir ulusu kelle sayısı değil, bilim, kültür ve sanat yüceltir. Ekonomi bayındır kılar. Üç çocuklu aileye vergi indirimi uygulanacak, diyor vergi indirimi reformu.
Üniversitede evlenenlerin öğrenim kredisi borcu “sıfırlanacak” diyor Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı.
Oh, keka!
Geç evlenene zırnık yok!
Erken kalkan yol, erken evlenen döl alır.
Evlen, çocuk doğur; Bakan baksın. Okul bitmese de olur. Dört artı dört artı dört çocuk gelinleri de sırada…
Jinekolog doktor, Yaşlılık Konseyi Derneğinin Örnek Kıdemli Vatandaşlar Kongresinde konuşuyor:
“Ben iş işten geçmeden en azından kendi adımıza mevcut durumumuzu koruyabilmemiz için her ailede en az 3 çocuk olması gerektiğini ifade ettim. Hâlâ aynı yerde duruyorum.”
Derneğin üyeleri 65 yaş üstü ama Allah’tan umut kesilmez!
Üç de olur beş de…
Jinekolog doktor, Kadın ve Adalet Zirvesi’nde konuşuyor:
“Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. O, fıtrata terstir; feministler anneliği kabul etmezler”
Erkek “erk”iyle yönetilen bir halkın hoşlanacağı dilin bu olduğunu sanıyorlar ama bu aşağılayıcı, ötekileştirici erkin sonunu da kadınlar getirecek.
Bunu bilmiyorlar.
Jinekolog doktorun Sağlık Bakanı, yılın ilk bebeğine ziyarette konuşuyor:
“Anneler, annelik üzerinde başka bir kariyeri asla merkeze almamalılar.
Kadın kırsın dizini evde otursun, hamur yoğursun, çocuk doğursun.  
Oysa kadının “ev”de, erkeğin “av”da olmayacağı özgür, eşit bir ülkenin kapılarını kadınlar aralayacak. İktidarın kadına yönelik tüm baskıcı, ayrımcı yasa ve uygulamalarına karşın…
Jinekoloğun ülküdaşlarından Cübbeli Ahmet Hoca’nın şu tuhaf sözleriyle bitirelim yazıyı:
“Cennete tek başına giden kadın, dünyadaki şehitlere verilecek. Ama kadın, orada beş erkek istemeyecek sadece bir erkek isteyecek ama o adamın beş erkek gücü olacak, ona her türlü zevki tattıracak. Cennete giden erkeklerin tenasül uzuvları eğilmez.”
Neyin kafasıysa bu!
Sapkınlık diyorlar ya, daha ne olsun?
Yatak odalarımızın duvarlarına kulaklarını dayayan iktidarsız komşular gibi…
Cübbelisi de cübbesizi de kafalarını uçkuruna sokmuş.
Allah sonumuzu hayır etsin!