Erdoğan sonrası AKP senaryoları...
En başta şunu diyerek başlayayım.
Ben seçim sonrasında AKP’nin dışa yansıyacak büyük bir dalgalanmayı, en azından sıcağı sıcağına yaşanmayacağına inananlardanım. Bunun nedeni, AKP’nin sarsılmaz bir birlik, inançlı bir topluluk filan olduğuna inandığımdan değil. Tam aksine mağduriyetten gelip devletleşen bu yapının kadrolarından birçoğunun, kendini “muhtaç” hissetmesindendir.
Muhtaçlık belki açmayı gerektirir.
Özetle şunu diyeyim; AKP artık devlettir ve cumhuriyet sonrası CHP’nin farklı bir versiyonu olarak yoluna devam etme niyetindedir.
İyisiyle kötüsüyle her şeye devlet yani kendisi karar verir.
Bu mekanizma, kabul etmek gerekir ki güçlü bir muhtaçlık ilişkisine yol açmıştır.
Hiç kimse “muhtaç olduğu bu kudretten” kolay kolay vazgeçmez ya da vazgeçemez.
Yani partiye ve tabii kurucu liderinin devletleşmiş gücüne muhtaç kadrolar bunu sarsacak bir adım atmazlar, atamazlar.
AKP kısa sürede bir dalgalanma yaşamayacak ama şunu da biliyoruz en azından önümüzdeki 10 ay boyunca içten içe kendini kemirecek.
İçten içe kemirme, daha Erdoğan Çankaya’da koltuğu teslim almadan başladı.
AKP’liler, genel başkanın katılacağı son kongre olacağı gerekçesiyle olağanüstü kongreyi devir teslimden bir gün öncesine aldılar. Bunun nedenini Hüseyin Çelik, “tamamen duygusal” modunda dillendirdi. Bunu hisseden Abdullah Gül, kararın açıklanmasına dakikalar kala siyasete AKP’de devam edeceğini söyledi. Sadece buradan bile nice senaryolar çıkar ama şunu biliyoruz ki Gül, Erdoğan’ın kendini kesme isteğine rağmen güçlü bir biçimde olağan kongreye hazırlanacak. Olağan kongrede önüne çıkacak en önemli handikap, olağanüstü kongrede seçilecek genel başkanın aynı zamanda başbakan olacağı gerçeğidir. Bu güç, parti kadrolarının başbakan ve elbet onu işaret eden manevi liderin etrafında kümelenmesini getirir. Bu güce karşı parti içinde mücadele etmek kolay değil.
İşte dananın kuyruğunun kopacağı son nokta burasıdır.
Erdoğan, olağan kongrede Gül’ün önünü kesmeye kalkarsa, Gül de devlet gücünü aşamayıp genel başkanlık koltuğuna oturamazsa, AKP’den ayrılır ve yeni bir parti ile yoluna devam eder.
Erdoğan, Gül ile ilişkisinin bu noktaya gelmesini göze alabilir mi?
Gül’ün toplumsal karşılığının olduğunu en iyi Erdoğan bilir. Hırs yapmadan, siyasetin kendi olağanlığı içinde yürümesine karşı çıkmaz ise esasen Gül’ü kesmek için uğraşmaması lazım.
Bunu yapar mı?
Yapmaz...
2015 genel seçiminden sonra Meclisle cebelleşmek durumda kalacağını bilse bile bunu yapmaz. O, devletleşen gücün her şeyi yapabileceğine ve her şeyin önüne geçeceğine inanır.
Erdoğan ile Gül arasındaki en önemli uyuşmazlık, hiç kuşku yok güç uyuşmazlığıdır.
Erdoğan 11 yıllık başbakanlığı sırasında tüm partinin kendisine biat etmesini sağladı. Arınç ara sıra başkaldırsa bile AKP’de hiç kimse Erdoğan’ın bir dediğini iki edecek cesarete sahip olmadı.
Bazen kolundan tutup “Hadi kalk gidiyoruz” deyip onu peşinden sürüklese de Erdoğan’a biat etmeyenin Gül olduğu, kendini gösteriyor.
Erdoğan henüz hırsını tüketmediği, yeni statükoyu kendi çeperinde oluşturmayı sürdürmek istediği için Gül’ü istemez. Aklından geçen Gül’ün köşesine çekilip AKP’nin “bir bileni” olmasıdır. Gül de bunu yapmaz.
Görünen o ki AKP açısından dananın kuyruğunun kopacağı tarih, Olağan Kongre günüdür.
Tartışılan bir şey de 27 Ağustos’taki olağanüstü kongrede kimin genel başkan ve dolayısıyla başbakan olacağı...
Bu makama Davutoğlu’nun atanması Erdoğan-Gül ilişkisi açısından önemli bir işarettir ama yine de dananın kuyruğunun kopacağı esas güne kadar, yani olağan kongreye kadar beklemek lazım...
Evrensel'i Takip Et