06 Mayıs 2014 00:12

Bu Kapital, o Kapital değil!

Bu Kapital, o Kapital değil!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta Cüneyt Özdemir programında, Thomas Piketty’nin “21. yy’da Kapital” isimli kitabını tanıtınca ve Türkiye’deki iktisatçıların ABD’deki bu best seller kitap hakkında bilgi sahibi olmadığını söyleyince, bir anda ne kadar sağ ve sol sapma burjuva iktisatçısı varsa köşelerine bu konuyu taşıdılar.
Tabii her biri kendi meşrebince…
Öncelikle, aslında kendilerinin bu kitabı daha önceden duydukları ve hatta okudukları konusunda okuyucuyu ikna etmeye çabaladıktan sonra, birkaç yabancı siteden devşirme olumlu ve olumsuz eleştirileri de sıralayıp “görevi” savuşturdular.
***
Kapitalizm kendi sonuna yaklaştıkça, onun ideologları da Mesihliğe soyunuyor haliyle. Örneğin azılı bir kapitalist, “Kapitalizm aşağılık bir ekonomik/toplumsal sistemdir” dese pek ilgi çekici olmaz; nasıl bir sistem olduğu zaten suratından anlaşılacağı için. Ancak, işin içine biraz devlet, müdahale, düzenleme kavramları serpilmiş ve ucundan Keynesyen sosa bulanmış bir tespit çölde vaha etkisi yaratabilir.
Vaha olma hali salt bir görüntü sunar. Bir derde derman olmaz.
Piketty’nin çalışması da biraz öyle. Elbette önemli bir çabanın ürünü bu kitap. Kitabın daha ön sözünde bunu özellikle vurguluyor Piketty ve 1998 yılından beri bu proje üzerine yoğunlaştığını söylüyor.
Keynes’in usanmak bilmeyen “teori üretme” çabası geliyor insanın aklına Piketty’nin bu vurgusunu okuyunca.  
Keynes, Genel Teori’den önce best seller olan “Barışın Ekonomik Sonuçları”ndan tutun da ölmeden önce çerçeve fikrini oluşturduğu uluslararası kapitalist düzenlemeci kurumlara kadar en az müdahalecilikten en ileri kapitalist müdahaleye ulaşan bir yelpazede “fikir değiştirmişti”. Keynes’in her duruma uygun bir teori üretip ünlenme hırsını Churchill’in “Bir odaya iki iktisatçı kapatın ve bir konu verin kesinlikle iki farklı fikir çıkar, bunlardan biri John Maynard Keynes ise üç farklı fikir çıkar” sözü çok güzel anlatır.
Dönelim tekrar Piketty’ye. Orijinal iki katkısı var kitapta literatüre: Gelir dağılımı, servet, sermaye birikimi konularında erken-kapitalist ülkelerin ayrıntılı bir resmini çizmiş ve kapitalizmin sonunun çok yaklaştığını içeriden fısıldamıştır.
Politika önermesi konusunda aynı çabanın veya yönelişin olduğunu söylemek mümkün değil. Çok zayıf bir nedensellik kitabın üzerine sinmiş ve uluslararası kapitalist düzenlemecilik dışında bir “farklı yol” çiz(e)memiştir. Örneğin sınıf ya da sınıf mücadeleleri yoktur Piketty’nin çizdiği resimde. Oysaki 200 yılı aşkın sürelik bir “kapitalizm resmi”ndeki tüm hatlar, ayrışmalar, eşitsizlikler sınıfsaldır ve sınıf mücadeleleri görünürdür.
***
Şimdi, Marx’ın Kapital’iyle Piketty’nin kitabı arasında benzetişim kurup “İşte kapitalizmi yaşatacak formülü bulduk” diye dolaşanlar için Manifesto’yu tekrar okumalarını tavsiye edebiliriz. Manifesto’daki gelecek tahayyülü ve o geleceği biçimlendirecek sınıfa dair önermeler meselenin “Olanı söylemek” değil, “Olanı değiştirmek” olduğunu da anlatır. Bunun için Manifesto ilk günkü kadar güncel ve ilk günkü kadar geleceğe yakındır.
Öte yandan erken-kapitalist merkez ülkelerin “eşitsizlik tarihi” kadar ülkemizin eşitsizlik tarihi için de Mübeccel Kıray ve Korkut Boratav’ın sosyal/sınıfsal analiz içeren çalışmaları ve daha “ölçülebilir” veri setleri için de Erinç Yeldan’ın çalışmalarına bakılabilir.
Neticede, değiştirilecek gerçeğin bu ülkedeki halini bu ülkede yaşayıp bu ülkeye bakanlardan öğrenebiliriz.
Gerçeği değiştirecek inancı ise 42 yıl önce bugün idam sehpasına yürüyen Deniz’in, Yusuf’un Hüseyin’in gözlerinde buluruz…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa