23 Nisan 2014 00:07

1 Mayıs ‘işçileri bölme’ ve ‘işçiye şiddet günü’ mü?

1 Mayıs ‘işçileri bölme’ ve ‘işçiye şiddet günü’ mü?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önceki gün İstanbul’da DİSK ve KESK’in işyeri temsilcileri ile yaptıkları “1 Mayıs” toplantısı sonrasında basın açıklaması için Taksim’e çıkmak isteyen sendikacılar ve işyeri temsilcileri polisin coplu, gazlı, sulu, gözaltılı, TOMA’lı saldırısına hedef oldu. Oysa ortada ne şiddet kullanan birileri ne de “büyük bir kalabalık” vardı. Nihayetinde 100-200 sendikacı bir basın açıklaması yapacaktı. Ama polis buna da izin vermeyerek, 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isteyenlere “mesaj vermeyi” amaçladı.
Ama herhalde bundan çıkarılacak sonuç; Taksim’e çıkmak isteyenlerin nasıl bir güç biriktirmek yükümlülüğü ile karşı karşıya olduklarıdır.
Hükümetin 1 Mayıs’ı bir şiddet gününe dönüştüreceği şimdiden belli oldu. Nitekim aynı günün akşamı sendikacılara yöneltilen bu vahşi saldırıyı görmezden gelen Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç da Taksim’de 1 Mayıs kutlamasına izin verilmeyeceğini, buna rağmen Taksim’e çıkmak isteyenlere de polisin müdahale edeceğini yeniden açıkladı.
Konfederasyonlar ve sendikalar cenahında ise sanki 1 Mayıs işçilerin Birlik, Mücadele, Dayanışma Günü değil de “işçileri bölme günü”ymüş gibi, bir bölücülük faaliyeti çok yönlü olarak sürdürülüyor.
İşçileri bölmenin envai türü var. Sendikal bürokrasi de işçileri bölmeyi varlık nedeni haline getirmiş bir kategori. Hem de sendikal bürokrasi bunu,
1 Mayıs’ta, işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ne doğru gidilirken pervasız bir biçimde yapıyor.
Yakın geçmişe bakıldığında sendikal bürokrasi, işçilerin “Birliğini sağlamak” iddiasıyla tüm işçileri İstanbul’a ya da Ankara’ya çağırır, “tek bir 1 Mayıs” yapmayı sınıfın birliğinin bir sembolüymüş gibi gösterirdi. Bu tutmayınca bölgelerde 1 Mayıs kutlamaları planlayıp, bir bölgedeki işçileri tek merkezde toplayarak günü kurtarmaya çalıştılar. Ama bütün bunlar sökmedi ve Türkiye artık “Her yer 1 Mayıs alanı!” şiarına uygun olarak 1 Mayıs’ı tüm ülke sathında kutlamayı benimseyerek, sendika bürokrasisinin konfederasyonlar üstünden yaptığı bu bölme faaliyetine son verdi.
Bu yılki uygulamada ise bazı konfederasyonlar ve bağlı sendikalar birçok bölme yöntemini bir arada kullanıyor.
Hak-İş, Kayseri’de toplanmaya çağırıyor işçileri. Daha doğrusu Hak-İş ve bağlı sendikalar, çeşitli illerden birer ikişer otobüsle bazı üyelerini Kayseri’de toplayarak kendi üyelerinin sembolik katılımıyla 1 Mayıs’ı kutlayacağın ilan etti.
Nitekim önceki gün gazetemize konuşan Çelik-İş ve Öz Gıda-İş üyesi işçiler soruyordu: “Buradaki 2000 işçiden 30-35’i Kayseri’de düzenlenecek 1 Mayıs törenine götürülerek, 1 Mayıs’ı kutlamış mı olacağız?”
Memur Sen ise Diyarbakır’da! “Çözüm sürecine destek vermek için” Diyarbakır’ı seçtiğini iddia ediyor.
Duy da inanma! Çünkü Memur Sen için “çözüm süreci” ya da “dini gerekçeler”,… adına “sendika” demesi bile bu konfederasyon için sadece istismar konusu.
Türk-İş’in 1 Mayıs kararında “1 Mayıs’ı her yerde kutlayacağız” denilmişti. Bu karara bakınca, “Eh hiç olmazsa 1 Mayıs’ı Hak-İş gibi bir merkeze daraltmamış” diyenler de (Bu köşede de böyle yazılmıştı) yanıldı. Çünkü Türk-İş “Her yerde 1 Mayıs” kararını uygulamada “Her yerde 1 Mayıs’ı bölme” olarak hayata geçiriyor. Geçmiş yıllarda ulusalcı çevrelerin yaptıkları bölme girişimini bu sefer Türk-İş, özellikle de Türk Metal üstünden hayata geçirmeye girişti.
Öyle görünüyor ki İzmir ve Ankara dışındaki (İzmir ve Ankara’da sendikalar ve şubeler Türk-İş’in kararına karşın ortak 1 Mayıs’ta ısrar ediyor) pek çok ilde “iki ayrı 1 Mayıs komitesi” ortaya çıkmış bulunuyor.
İstanbul’da ise Taksim yasağına çanak tutma olarak Türk-İş’in Kadıköy tercihi “bölücülüğün ve işçi düşmanlığının zirvesi” olarak sürüyor. Türk-İş içinde Tek Gıda-İş Sendikası ve diğer bazı sendikaların “İstanbul’da tek bir 1 Mayıs” için yaptıkları girişimlere karşın Türk-İş üst yönetiminin bu bölücü tutumda ısrar ettiği anlaşılıyor.
Evet, 1 Mayıs işçi sınıfının “bayram günü”dür. Ama aynı zamanda 1 Mayıs işçi sınıfının birlik ve dayanışmasını gerçekleştirmek üzere bir “mücadele günü”dür. Ki bu mücadele bir yanıyla patronlar, hükümetlere öte yanıyla da kendi içindeki sendika bürokrasine karşı mücadeledir. Yaşadıklarımız da bu gerçeği, herkesin göreceği biçimde gözler önüne sermiştir.
Demek ki 1 Mayıs’ın bayram olarak hak edilmesinin şartı, sınıfın birliği ve dayanışması için mücadele günü olmasının gereği olan hatta girmekten geçmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...