12 Nisan 2014 07:28

Hayal et!

Hayal et!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yoğun gündem arasında daraldık; bunaldık. Eski bir sözü hatırlayalım şimdi; “Dünya masmavi görünüyor. Ne kadar da muhteşem. İnanılmaz!”
“Eee, ne var bunda” demeyin dünyayı gören ilk insanın sözleri bunlar. Eklemiş elbette: “Ülkeler arasındaki sınırları göremedim, benim için tek bir gezegen ve tek bir halk vardı!”
Söylemek hakkı, sözler anlamlı. Dünyayı, “dünya dışı”ndan ilk gören o.
Ailesinin çalıştığı kolektif çiftlikte büyüyen ufak tefek bir dökümhane çırağıydı Yuri Gagarin. 12 Nisan 1961 günü uzaya çıktığında 27 yaşındaydı, öldüğündeyse 34. Bugün Yuri’nin uzaya çıkışının yıl dönümü ve bütün dünyada “Yuri Günü” olarak kutlanıyor. Şimdilerde ağırlıkla “bilim dostu, uzay meraklıları” ile sınırlı kalsa da, 12 Nisan’ında, Yuri’nin de özel bir yeri olduğu muhakkak...
1960’larda yerkürenin her tarafında “Başka bir dünya mümkün” seslerinin arttığı o müthiş günlerin ilk adımlarından biridir uzaya atılan adım. Hem dünyayı defalarca yok edecek kadar fazla ve tehlikeli silahın üretildiği; hem de dünyanın daha güzel olacağına dair inancın yayıldığı günlerdir. Epeydir gündemden düşen “uzay araştırmaları”nın büyük ilgiyle izlendiği yıllar. Hani Nâzım Hikmet, “Acayipleşti havalar, / bir güneş, bir yağmur, bir kar. / Atom bombası denemelerinden diyorlar. / Stronsium 90 yağıyormuş / ota, süte, ete, / umuda, hürriyete, / kapısını çaldığımız büyük hasrete” der ve ekler ya: “Kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm. / Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz, / ya dünyamıza inecek ölüm.”. 1958’de yazdığı şiirde; bu zıtlığı anlatır; bir yanda atom bombası, bir yanda uzay araştırmaları... Ya ölü yıldızlara hayat, ya dünyaya ölüm!
İkinci seçenek baskın epeydir. “Enkaz” halindeki SSCB’nin “cismi” de ortadan kalkınca, uzay araştırmalarının yüzüne bakan da kalmadı. Çoğu kez; umut da...
Dünyanın son 25 yılına bakın hele; “barış çağı”, “mutlak mutluluk çağı” falan diye tantanalarla bize yutturulan Yeni dünya Düzeni’nin 25 yılına... İnsanlıktan çaldıkları onca şeyin yanında ve belki daha önemlisi umudu çaldılar. Her şeyin değiştiğine, değişebileceğine dair insanlık bilgisini çaldılar. Lastik fabrikası işçi genç kadının “uzaya çıkan ilk kadın” olabilme ihtimalini çaldılar. Tüm bu devlet, mülkiyet ilişkilerinin, dayatılan “temsili tercih”lerin kocaman bir palavra olduğu gerçeğinin bilgisini çaldılar.
Mümkün olan en yakın “ehven-i şer”e biat etme dayatmasını koydular yerine. “Kapitalizmden başka ihtimal” yok sanrısını koydular. “Başka bir dünya mümkün” çığlığının yerini, “daha kötü olmasın, elimizde olanı koruyalım da...” kabulü aldı.
Oysa “dünya hala masmavi görünüyor. Ne kadar da muhteşem. İnanılmaz!” Ve insanlık hâlâ “ölü yıldızları hayatı götürecek” kadar kültür zengini... Bakmayın siz, açlıktan, hastalıktan, savaştan, şiddetten ölecek kadar fakir olduğuna; bakmayın her gün gelen kadınların ölüm haberlerine, haber bile olamayan iş cinayetlerine... Bu dünyanın “öğretilmiş çaresizliği”; sür git devam etmez, edemez, etmeyecek.
Yuri’nin Ukrayna’nın oralarda bir yerlerdeki kolektif çifliklerden, dökümhane çıraklığı günlerinden gelen “hikayesi”, bize her şeyin mümkün olduğunu gösteriyor. Binlerce yıl korkuyla ve merakla göğe bakan insanın, günü geldiğinde göğe yükselip dünyaya bakabildiği gerçeğini hatırlatıyor. Jules Verne’nin hayal dünyasının, Leonardo Da Vinci’nin bilim dünyasının, işçi sınıfının yeni bir dünya rüyasının ne kadar gerçek, ne kadar umutlu olduğunu hatırlatıyor.
Dünün ütopyaları bugünün gerçekleri işte... O yüzden yine deniyoruz ve başaracağız. Neydi; Yuri’nin uzaya çıkışından 10 yıl sonra yazılan ve uzay yolculuğuna en yakışan şarkının sözleri: “Hayal et, mülkiyetin olmadığını / Merak ediyorum, yapabilir misin / Hırsa ve açgözlülüğe gerek yok / İnsanların hepsi kardeş / Hayal et, tüm insanların / Tüm dünyayı paylaştığını...”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa