17 Mayıs 2014 00:32

'Oğlum hakkını helal et'

\'Oğlum hakkını helal et\'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Soma’da ölen bir madencinin karalar içindeki avucunun elinde sıkı sıkı tuttuğu bir kağıt parçasında yazılıydı bu not: “Oğlum hakkını helal et”...
“Helal”, “haram” tartışmalarını koyun kenara; “oğullar ve babalar” üzerine çıkmış o 17 Aralık kayıtlarını da... Küçücük çocuklar babalarını gömüyor. Tabutun tahtasına, mezarın toprağına el sürüp, yüz sürüp ayakta kalmaya çalışıyorlar. Yüzlerce çocuğun babasız büyüyeceği bir kent Soma artık. Ders kitaplarında “aile fotoğrafları”nın olduğu her sayfa gözyaşı demek.
Ölümü yetişkinler anlamamış; çocuklar nasıl anlasın? Ama dolaşıyorlar şimdi yüzlerce mezar arasında... Bir daha kokusunu duyamayacakları babalarına ağlıyorlar, kömür kokan babalarına... Omuzlarında arkadaşlarının elleri teselli peşinde; ama ne mümkün...
Hutbelerin, nutukların, teknik açıklamaların hiçbir “açıklayıcı” tarafı yok onlar için. Tek gerçek: “Babaları artık yok!”
“Soma’da doğduysan madenci olacaksın” dedirten gerçek var orta yerde. Erkek çocukların çoğu da madenci olacak büyük ihtimal... “Acıma”, “hüzün” değil lazım gelen; çizmesini ambulans sedyesine yakıştıramayan bir sınıfsal ezilmişliğin çocukları onlar... Ve çok büyük ihtimal, ezilen sınıfın gelecekteki mensupları...
Sahi; televizyonların acılı müzikler üstüne görüntülerini yerleştirip “dram üstüne dram” yaratmaya çabaladığı iğrenç klipler dışında kimin umrunda bu çocuklar? Hangi devlet kurumu sahiden umursuyor; yüzlerce Somalı küçük çocuğu...
10 psikolog gönderilmiş Soma’ya; ve yüzlerce vaiz, imam... Ayrıca cübbeli, sakallı tipler de cabası... Çünkü kader... Çünkü bunca acı, bu büyük yara “ilahi güç” dışında bir şeyle onmaz, öyle mi?
Kaderi anlatanlar; tevekkülün neden hep işçilere ve çocuklarına düştüğünü de anlatabilirler mi? Ölüm, babasız büyümek “kader” olurken; nasıl oluyor da burjuvalar ve onların “hizmetkar”ları azade olabiliyor bu “kader”den? Var mı bir açıklama; bir ayet, bir hüküm...
Bu rejimin fıtratında var katliam... Soma, Roboskî, Reyhanlı... Birer birer ya da kitlesel kırımların ülkesi... Savaşta ölen 40 bin... Her yıl binden fazla işçi... İş cinayetleri, polis cinayetleri...
Ölümün kol gezdiği bu toprakların fıtratında var babasız büyüyen çocuklar. Bu haldeyken bile; “Uykusuz kaldık” patronların, “Ayağım zedelendi” diyen müşavirlerin, “araba hasar gördü” diyen bakanların ülkesindeyiz... Babasını yitirmiş çocukların gözünün içine baka baka, yalan söyleyenlerin ülkesi... Babasının mezarı başındaki madenci çocuğuna, “Seni ne diyerek severdi?”, “Bu mezara kim konulacak?” diye soran çapsız muhabirlerin ülkesi.
Onların “kader” dediğini; yaşıyoruz her an. Bugün Soma’da yaşıyoruz. Ama aslında her gün her yerde yaşıyoruz. En iyi “babasız büyüyen çocuklar” bilir bunu... İşçi sınıfının çocuklarına, bu halkın çocuklarına “kader” diye yutturulan acıların kaynağını da biliyoruz. O çocuklara şimdi anlatamayız belki; ama büyüdüklerinde vereceğimiz, vermemiz gereken bir hesap olacak. Sadece onlara değil, bütün çocuklara...
Bugün bir travma halinde yaşadığımız günlerin, “yoğun gündem” denilen saçmalıklar silsilesinin, acılar denizinin hesabını biz de vereceğiz. Nerede olduğumuzun, ne yaptığımızın hesabını... Çünkü soracaklar hepimize... Bugün tahta tabuta yüz süren soracak; kara toprağı elleriyle açmaya çalışan soracak. Küçüğü soracak, büyüğü soracak. Ama er geç soracak.
Yanıt verirken, şimdiki gibi gözlerimiz dolmasın istiyorsak; çocuklarımızın gözlerinin içine o vakit de bakabilelim istiyorsak; bugün ne yaptığımız, ne yapmadığımız önemli...
Ve o gün babasız çocukların, bizim çocuklarımızın soracağı soruları; bugün sormamız lazım, kendimize, çevremize, herkese... Bir adalet gelecekse, böyle gelecek; ilahlardan değil...
Sık başvuruyoruz ama; izninizle yine o şiire sığınalım; soruyor işte Sennur Sezer: “Yıldık mı, yorulduk mu, döndük mü, önemli bu / Sığındık mı bilinen çaresiz yalanlara / Ölenler, öldürülenler kırdı mı direnmeyi / İşlemedi mi dipte kanayan eski yara?”...
Ve ekliyor sonra: “Şimdi sorgular bizi kendi çocuklarımız / Yanıtlar mı onları bizim yazdıklarımız / Söyle baba ne yaptın, / Anne ne yaptın söyle öldürülürken insanlar?”
Sahi ne yapıyoruz biz?

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...