04 Nisan 2014 00:15

İşçinin canının hesabını soran yok

İşçinin canının hesabını soran yok

Fotoğraf: Envato

Paylaş

En son bildiğimiz işçi katliamı, Mersin’de 20 Mart 2014’te, hemzemin geçitte trenin biçtiği işçi servisinde 9 işçinin yaşamını yitirip 5 işçinin de yaralandığı katliamdır.
İlkbaharla birlikte, traktör römorkunda taşınan tarım işçilerinin su kanalına düşerek boğulmasını, kamyonlarla taşınan tarım işçilerinin çocuk kadın demeden kara yollarına saçılmış cesetleriyle ilgili haberlerin de gündeme gelmesi ülkemizde yaşayan kimse için sürpriz değil.
Bütün bu toplu cinayetler ya da tezgah başlarında hayatını kaybeden işçilerle ilgili, açılan davaların çok büyük çoğunluğu için sonucun ne olduğunu kimse bilmiyor. Bunun bilinmemesi davaların takip edilmediğinden değil, takip edilemediğindendir. Bu tür davaların ya üç beş kuruşluk para cezasıyla kapandığı ya da adliyenin tozlu raflarında kaybolan davalar olmasından. Dahası pek çok iş cinayeti davasında da, işçi ailelerinin mahkemeye kadar gidebildikleri bile çok nadirdir. Çünkü patron ve adamları işçi yakınlarını tehdit ederek ve mahkemeye giderlerse hiçbir şey kazanamayacakları baskısıyla üç beş kuruş parayla dava açılmasını önlemeleri bilinen en yaygın durumdur.
İş Yasası’nda 2005’te yapılan bir değişiklikle iş müfettişlerinin denetimi de ortadan kaldırıldığı için iş cinayetleri konusu resmi tutanaklara bile tam olarak yansımamaktadır. Bu yüzden de patronlar iş güvenliği önlemlerini işçilik maliyetini artıran bir unsur olarak gördüklerinden, iş güvenliği önlemlerini ortadan kaldırmayı kârlarına kâr katmanın yolu olarak görmektedir. Bunun içindir ki, her iş cinayetinden sonra bakandan iş güvenliği ile ilgili uzmanlara kadar herkes “önlem” demesine karşın iş cinayetlerinde hiçbir azalma görülmüyor. Nitekim İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Merkezinin (İSİGM) önerilerine göre 2014’ün ilk üç ayında “iş kazaları”nda yaşamını yitiren işçi sayısı en az 276’yı bulmuştur. Tarım işçilerinin işbaşı yapmasıyla birlikte bu sayının daha da artacağı ortadadır.
Kuşkusuz iş cinayetlerini azaltmak bir yana giderek artan bir eğilim içindedir ve sendikalar iş güvenliğine ilişkin önlemleri TİS’lerle pekiştirmek bir yana, genel olarak işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarını takip etmenin sendikaların görevi olduğu gerçeğini bile es geçmektedir.
Kaldı ki sendikalar sadece üyelerinin değil, tüm sınıfın sağlığını ve can güvenliğini düşünen, onun için harekete geçen bir çizgiye geçmediklerinde kendilerine düşen görevi yerine getirmemiş olurlar. Örneğin inşaat iş kolunda örgütlülüğümüz yok diye konfederasyonlar ya da iş kolundaki sendikalar, en çok işçi ölümünün yaşandığı bu iş kolundaki iş cinayetleri karşısında suskun kalabilirler mi? Ne yazık ki bugün böyle yapılıyor; en fazla bir iki basın açıklamasıyla yasak savuluyor.
Bütün bu nedenlerle de (Daha fazlası da var) sendikal hareketin yeniden inşası planı içinde işçi sağlığı ve iş güvenliğine dair önlemler herhalde, en az ücretler, iş güvencesi kadar, hatta onlardan da önemli bir mücadele alanı olmak durumundadır. Çünkü bu önlemler patronların ve hükümetlerin işçiyi insan yerine koyup koymadığının da ölçütüdür ki; işçi sınıfı 200 yıldan beri bu talep için mücadele etmektedir. Dolayısıyla bu işçi sınıfı için bir sınıf talebidir.
İSİGM’in her üç ayda bir yayımladığı veriler ve bu konunda yapılan araştırmalar “Sınıfın çalışma koşullarının iyileştirilmesi” mücadelesi açısından işçi sağlığı ve iş güvenliğinin önemini açıkça göstermektedir. Ki bu veriler, Türkiye’de patronların ve hükümetlerin işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri için yapılan masrafları, ilk kısılacak dolayısıyla kâra ilk katılacak “kalem” olarak gördüklerini göstermektedir.
Yani işçinin canının hesabını soran yoktur. Sendikalar bunu yapmıyor, Çalışma Bakanlığı bunu yapmıyor.
Yani işçiler, diğer hakları gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri için ısrar etmezse işçinin canı giderek daha ucuzlayan bir meta olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...