İşçiler ve seçim
Fotoğraf: Envato
Türkiye 30 Mart’ta, bir genel seçim gibi bir yerel seçim geçirdi.
Öncesi bir yana son üç aydan beri, yolsuzluk, rüşvet skandalı, özgürlük düşmanlığı ve savaş kışkırtıcılığı gibi bir siyasi parti ve Hükümet için çok ağır suçlamalar içeren belge ve bilgilerin ortalığa dökülmesiyle seçim süreci hükümeti her bakımdan tartışılır hale getiren bir süreç olarak işledi.
Seçim süreci işyerlerinde de yolsuzlukların ve rüşvetin, AKP Hükümetinin ve diğer partilerin faaliyetlerinin ve onların yerel yönetime dair vaatlerinin tartışılmasının vesilesi oldu. Dahası yerel seçim sürecinin özellikle de AKP Hükümetinin seçim stratejisinin üstüne kurduğu, kendisine oy veren kesimlere vermeyenler arasındaki gerilimi artırarak, ortaya dökülen yolsuzluk ve rüşvet belgelerinin tartışılmasını önlemeye çalıştı. Bu amaçla da AKP’ye oy veren işçilerle vermeyen işçiler arasındaki gerilimin yer yer “küsmeye”, “ağız dalaşına” dönüşen, dolayısıyla olumlu anlamda tartışma ortamını ortadan kaldıran bir süreç işledi. Bunları gazetemize gelen haber ve mektupların yanı sıra, işçilerin anlatımlarından da gördük.
Kuşkusuz burada ileri işçi kesimleri ve işçilerin örgütü olarak sendikaların bir rol üstlenmesi durumunda seçim süreci, işçiler arasındaki tartışmanın sağlıklı biçimde yapılmasını, onların ortak bir tutum oluşturmasını sağlayacak bir tartışmaya vesile yapılabilirdi. Ancak, ileri işçi kesimlerinin bu gerilim politikasını boşa çıkaracak bir girişim içinde olmaması, en azından etkin bir inisiyatif almaması, sendikaların ise çok büyük çoğunluğunun örgütlü olduğu iş yerlerinde bu tartışmalara ilgisiz kalması ya da Hükümetin safında açıkça yer alarak gerilimi artırıcı bir rol oynaması hükümet ve sermaye partilerinin işçiler arasında gerilim artırarak onları yedeklemelerinde etkili olmasında önemli rol oynamıştır. Seçimden sonra yaptığı “Balkon konuşması”nda da Başbakan Erdoğan, bu gerilim politikasını sürdüreceğini açıkça ilan etti. Dolayısıyla ileri işçi kesimleri, bu gerilim politikası oyununu bozacak bir tutum alarak kendi talepleri üstünden olduğu kadar siyasetin başlıca konularının da bütün boyutlarıyla işçiler arasında tartışılması, işçilerin siyasete kendi sınıf çıkarlarının gereği olan bir mücadele hattından müdahalesi için adımlar atılması açısından son derece önemlidir.
Bunun için de ileri işçi kesimleri, işçilerin kendi talepleri etrafında birleşmesi, sermaye partileriyle bu talepleri üstünden karşı karşıya gelerek onların gerçek kimliklerini görmelerinin sağlanması, bu mücadele içinde işçi grupları arasında “küsme, “ilişkileri koparma”, “kavga,… gibi yöntemleri reddeden, gerçekleri sabırla açıklamayı esas alan bir mücadele hattında yürümeyi başarmak zorundadır.
Bunun ön koşulu ise ileri işçi kesimleri ve mücadeleden yana sendikacıların işçileri, kamu emekçilerini, kendi talepleri etrafında birleştirme ve onları mücadeleye çekme çabalarını artırırken siyasete müdahale için yol ve yöntemler geliştirmek, işçiler arasında siyasi gelişmelerle ilgili tartışmaları yığınlar içinde bir bilinç oluşturacak bir yoğunluk düzeyine çıkarmak gerekmektedir.
Evet, önümüzde bir cumhurbaşkanlığı seçimi, arkasından da genel seçimlerin gündeme geleceği bir siyasal dönem vardır. Bu da Erdoğan ve AKP için siyasi gerilimi yükseltme, emekçiler arasındaki parti farklılıkları üstünden politika yapmada daha da ısrar demektir. Çünkü son iki günlük “seçim değerlendirmesi” tartışmalarından da görüyoruz ki, bu gerilim politikası AKP’ye kazandırmıştır. Bu yüzden de Başbakan ve AKP propagandası gerçeklerin üstünü örtmek için parti savunma yarışını kışkırtmaya devam edeceklerdir.
Bu da elbette, “Aman tartışmayalım, aman farklılıkların üstünü örtelim. Hepimiz işçiyiz. Hepimiz kardeşiz…” demekle sağlanmaz. Tersine farklılıkları ortaya koyarak ve yeterince açık, işçiler arasındaki ayrımlar konusunda kışkırtıcı olmayan ama gerçekleri de ikna edici biçimde anlatmakta ısrar eden, sistematik ve etkileyici sonuçlar çıkaracak düzeyde bir ajitasyon faaliyeti burada belirleyici olacaktır.
Seçimler eğer doğru kullanılırsa, işçi sınıfının ve emekçilerin hem kendi talepleri etrafındaki mücadele üstünden sınıfsal birliklerin sağlanması hem de siyasete müdahale etmeleri için son derece önemli fırsattır. Yeter ki bunu doğru kullanalım!
- Metal TİS'i ve bir kez daha sendika bürokrasisine karşı mücadele sorunu 08 Şubat 2020 00:08
- Şimdi gözler 5 Şubat’ta başlayacak metal grevinde! 31 Ocak 2020 00:12
- Grev komiteleri etrafında örgütlenme günleri 25 Ocak 2020 00:30
- Örgütsüzlük bir işçi sağlığı sorunudur! 22 Ocak 2020 00:21
- Şimdi zaman, gerçek bir grev için birleşme zamanıdır 18 Ocak 2020 00:00
- Din ve milliyetçilik istismarcılığı artık eskisi kadar etkili değil 15 Ocak 2020 00:40
- İşçiler siyasetle uğraşmadan kazanılmış haklarını bile savunamaz! 07 Ocak 2020 23:31
- İşçiler, iki 2020’den birini tercih edebilir! 03 Ocak 2020 00:29
- 2021 asgari ücretinde de aynı oyun sahnelenmesin diyorsak... 28 Aralık 2019 00:45
- "Asgari ücret"te bu yıl da aynı oyun sahnede! 21 Aralık 2019 00:36
- Ya işçiler devreye girerek kazanacak ya da hiçbir şey! 14 Aralık 2019 00:42
- MESS’in TİS’i YHK’ye götürmesi önlenmek isteniyorsa... 11 Aralık 2019 00:45