22 Mart 2014 00:11

Zulme güle güle

Zulme güle güle

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Newroz sabahı bir neşe bir neşe...
Mevsim dönmüş, yaza ilerliyor günler. Doğa canlanıyor, hayat yeniliyor kendini...
Biraz bunun neşesi, biraz yasağın...
Yasaktan neşe çıkar mı, demeyin, burası Türkiye!
Bir gün önce öğleyin Recep Tayyip Erdoğan’ı dinleyip, “Yok artık” diye kızarken; gece vakti bir kez daha “yok artık” çekip, yasağa öfkelenirken hem de... Renkli bir timeline’a uyanmak. Eksiği bir yana, fazlasını görmek.
Neşelenmeyip de ne yapalım?
“Önemli olan yasaklarla mücedele...” kısmına takılmayın hiç; yasakla mücadelenin bin bir türünü üretti bu topraklar. 1990’ların başında özel radyo yasağında, uluslararası sulara açılıp yayın yapan Karadenizli radyocu zekası ayakta işte!
Kürt’ün yasaların yıllarca önünde giden inadı da... Newroz’un “w”sinden ceza yediğimiz günlerden geldik, büyük acılarla elbette, ama en önemlisi dirençle... Çok erken yitirdiğimiz gazeteci Evrim Alataş’ın Kürt savaşının komik anekdotlarını anlattığı “Mayoz Bölünme Hikayeleri”ni unutmak ne mümkün. “Ooo, timler gelmiş, timler gelmiş...” diyen pepe köylünün gerilla kılığındaki Özel Timleri fark etmeden açığa çıkardığı hikayeyi mesela... Evet neşeliyiz bugün, gülüyoruz. Hakkımız değil mi?
Gülmek, alay etmek, direniş biçimleri içinde belki en etkilisi. Twitter yasaklandığından beri bunu yaşıyoruz işte hepimiz. “Böbürlenme Padişah’ım senden büyük halk var” diyen Gezi’nin sesini duyuyoruz ruhumuzla.
Senden büyük, küçücük bir kuş... İktidar öfkelendikçe, çıldırdıkça; neşeyle, kahkahayla da sürer mücadele... Sürüyor işte.
Elbette; bu yasağın hukuksuzluğunu unutmuyoruz. Elbette, “yargıç kararı” bile olmadan, davalarda “kapatma talebi” bile olmadan “idari kararlar”la gerçekleşen kararının ne anlama geldiğini de... Meydanlarda “Yaşasın cehennem” diye bağırabilen bir Başbakanın yaratmaya çalıştığı iklimin, gerilimden medet umacak aczinin de farkındayız. Medyanın çoğu üzerindeki tahakkümünün “sosyal medya”da da kurmak istediğinden zerrece şüphemiz yok.
Bunları bilerek de gülebiliriz. Gülerek de değiştirebiliriz. Sözün özü bu!
Yaşar Usta’nın o gür sesine, cesaretine, kararlılığına, özgüvenine ve elbette o yıkılmaz dayanışmaya ihtiyacımız var. O iki çift laf; bugüne de umut olsun:
“Bak Beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak. (...) Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. Sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim Bey. Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm, ben, Yaşar Usta… Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç. Gözümde pul kadar bile değerin yok. (...) yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi! Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun!”
Uzunca alıntı boş yere değil. Yetmez hatta, açıp izleyelim muhakkak...
Bunca karanlığın içinde “faşo ağa”ya direnen Kibar Feyzo olamıyorsak, belki yüzlerce kez boş yere televizyon karşısına geçmişiz demektir. “Bizim Aile”den, “Kibar Feyzo”ya; Twitter’daki goygoy’lardan duvarları süsleyen o müthiş sloganlara... “Tam devrim yapacağız, bir gülme geliyor” diyerek gülme halimizle bile dalga geçsek de; güleceğiz evet.
“#SokağaÇıkmakYOKgülümse” sözünü anlayacağız; ama sokaklara da çıkacağız elbette... 23 Mart’ta Kazlıçeşme’de Newroz’a akacağız mesela... Sonra mitinglere... Sokaklarda da gülümsemeye devam edeceğiz. “Bu daha başlangıç...” dediğimizde; 30 Mart’ı final sanmamıştık; bugün de sanmıyoruz.
Evet, bu daha başlangıç...
Evet, güle güle kazanacağız.
Zulme güle güle!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...