01 Mart 2014 00:28

Yaza ne kaldı ki?

Yaza ne kaldı ki?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başka ülkede olsa...”
Pek seviyoruz bu cümleyi... “Dünyanın hiçbir yerinde...” li cümlelerin yakın akrabası. Daha çok “yönetenler”in pişkinliğini anlatmak için kullanılır ya bu kalıplar; biz aynaya yazalım.
Kasetler, kayıtlar, belgeler... 200 milyar avroyu bulan dev yolsuzluk; vahim iddialar... Bunları doğrulayan resmi-gayriresmi dinlemeler... Bunlar üzerine her seferinde mizahtan “yıkılan” sosyal medya... Haberi vermeyip, yalanlamayı veren bir medya. “Başbakan istifa etsin”, “Helikoptere binip gitsin” diyen bir muhalefet... Ve sınırlı protestolar...
Ne idüğü belirsiz bir örgütün Çin işkencesi gibi gün gün yayınladığı “kasetler” üzerine kurulu ülke gündemi. “Bugün ne çıktı?”, “Saat kaçta paylaşacaklar?”... İlk üç beş gün “çekirdek çitleyip” izlemesi keyifli diye düşünebilirdik sahiden. Alışık değiliz ya pek...
Ya şimdi? Ne oluyor?
Rolleri; replikleri gelişinden belli üçüncü sınıf bir vodvil mi izlediğimiz? Yoksa, karmakarışık zaman atlamalarıyla sonu aynı “idealizm”e bağlanacak “Lost” muyuz? Ceyar’ın zalimliğine öfkelenen bir halktan, Şehzade Mustafa’ya ağlayan bir halka; kaç arpa boyu?
Gezi mizahı güzel; yaratıcı; lafımız yok. Gülmeye de ihtiyacımız yok değil hani. İyi de; Gezi sokaktaki insanın mizahı değil miydi? Sağır medyaya karşı, “duvarlar”ın gazetesi!
Ya şimdi?
Godot’yu, Mehdi’yi, beşinci günün şafağında Gandalf’ı bekliyor gibiyiz. Serbest piyasanın “görünmez el”i gibi; muhalefetin “görünmez el”i gelecek ve bizi kurtaracak öyle mi? “Bu kadar olmaz; artık istifa eder” sözünü hak eden daha kaç kaset çıkacak? “Seksli”si çıkarsa mı gidecek mesela?
Radyonun “arkası yarın”ı; ilk dönem TRT 2’nin “Yalan Rüzgar”ı gibi her gün birbirinin aynı “bölümler” mi izleyeceğiz? Daha kaç gün, kaç ay? Kabul, her seferinde “öfke çıtası”, biraz daha yükselebilir... Ama kim bilir “tahammül çıtası”dır belki yükselen. Olağanlaşmış bir “soygun düzeni”, olağanlaşmış “yalan makineleri”...
Ne demiştik; “başka ülkede olsa...”
Allah’tan “Cehape” döneminde değiliz İnternet var, google var. Sadece 2013’te kaç ülkede yolsuzluk nedeniyle kaç hükümet düşmüş; kaç istifa olmuş hemen buluyoruz. Çek Cumhuriyeti’nde özel kalem müdürünün yolsuzluğu başbakanın sonunu nasıl getirmiş mesela? Hadi orası Avrupa; “gelişkin demokrasi” falan filan.. Ya Pakistan? Şu haber cümlesine bakalım hele; “Pakistan’da Anayasa Mahkemesi devam eden protesto gösterilerini gerekçe göstererek hükümeti düşürdü”. Nedeni enerji yolsuzluğu... Ya Tunus? 23 yıllık diktatörü indiren halk isyanının kıvılcımlarından biri Wikileaks’in açıkladığı yolsuzluk belgesi değil miydi?
Evet haklıyız, “Dünyanın hiçbir yerinde...”
Varın siz doldurun boşluğu... Hem bu cümledeki, hem giderek çekilmez olan hayatımızdaki... 17 Aralık’tan bu yana bir tek “gensoru” verememiş bir Meclis muhalefeti var orta yerde. Ne ilk dalgada bakanlar istifa ettirilene kadar verildi gensoru, ne şimdi Başbakan için? Bir açıklaması var mı? Birlikte ya da herhangi biri; neden? Salıdan salıya grup toplantısı “atar”ları ve seçim mitinglerinde “Git de nereye gidersen git...” li açıklamalar yeter mi?
Muhalefet sadece Meclis dışında değil elbette. Ya onlar? Pek çok yerde eylemler yapıldı elbette; ama yeterli mi? Bir araya gelip etkili ve sistemli bir mücadele hattı neden mümkün olamıyor? Onlar kimi bekliyor?
“Nasılsa 30 Mart’ta seçim var” sa eğer gerekçe; hal ve gidiş hayra alamet değil sanki. 31 Mart’ta “karamsarlık” ile “limitsiz öfke” arasında gider geliriz.
Bu da değilse asıl neden; boşa hiç kızmayalım Okan Bayülgen sonsuz haklı. Hem yaza ne kaldı ki şunun şurası? Sıcaklık mevsim normallerinin üstünde nasılsa, erken de gelir. Sıcak havalarda evde durulmaz, sokaklara atarız kendimizi, parklara... Öyle mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...