22 Ocak 2014 00:21

Ya hep beraber ya hiç birimiz!

Ya hep beraber ya hiç birimiz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kamuda çalışan yol işçileri, enerji işçileri, sağlık işçileri, maden işçileri... Her iş kolundan taşeron statüsünde çalışan işçiler uzunca bir zamandan beri “kadrolu işçi” olmak için mücadele ediyorlar. Geçtiğimiz yıl Zonguldak ve Trakya’da, mitingler yaptılar ve bu mitingler ve mücadelede yol işçilerinin katkısı çok önemliydi.
Gazetemizin okurları, bu eylem ve etkinlikleri gazetemizden de izliyorlar.
Nitekim geçtiğimiz günlerde, Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde çeşitli illerde taşeron statüsünde çalışan 8 bin 761 işçi toplu olarak, “Adalet arıyoruz” diye, “viziteye çıktı”lar.   
Elbette ki genel olarak sendikaların ve konfederasyonların, zaman zaman laf söyleme ötesinde ciddi bir adım atamadığı taşeron işçileriyle ilgili Yol-İş Sendikası ve üyesi taşeron işçilerinin mücadelesi her desteği hak edecek mahiyettedir. Sendika yöneticilerinin de işçilerin eylemlere etkin ve kitlesel katılımında bir çalışma içinde olduğu gözlenmektedir.
Evet, işçilerin ve sendikacıların bir mücadele gayreti vardır ancak, mücadelenin yeterince başarılı bir biçimde ilerlediği söylenebilir mi, bu tartışmalıdır.
Elbette ki söz konusu olan pratik mücadele olduğunda mücadelenin övülecek ve eleştirilecek pek çok yönü bulunabilir; ama yanlışlar mücadele içinde kolayca sağlanabilir.
Yeter ki mücadele anlayışı sağlam, işçi sınıfının dünya görüşüyle biçimlenmiş olabilsin!
Yeter ki eylemlere yön veren anlayış, şu ya da bu çevrenin değil işçi sınıfının çıkarlarının her şeyin önüne konmasında ısrar edebilsin!
Bu açılardan ele alındığında yol işçilerinin dün gazetemize yansıyan mücadelesi, kendi başına elbette önemlidir. Nitekim gazetemizin dünkü sayısında yol işçilerinin son eylemlerin değerlendiren Yol-İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı İsmail Tan bu uzun mücadelelerini böyle özetlemiş: “8 bin 761 taşeron işçisi davayı kazanmasına rağmen ve Ulaştırma Bakanlığına, Karayolları Genel Müdürlüğüne, Maliye Bakanlığına, Çalışma ve Soysal Güvenlik Bakanlığına müracaatlarının yapılmasına rağmen kadro verilmiyor. Yargıtay kararı uygulanmıyor. …Defalarca toplantı yaptık Maliye Bakanlığı da ‘Haklısınız’ dedi ancak maalesef siyasi irade son yedi sekiz aydır ‘kötü örnek teşkil eder’ diyerek ‘Yapamayız’ diyor. Biz de diyoruz ki bu 600 bin işçiyle bizim alakamız yok. Çünkü onlar daha dava safhasındalar ve daha dava bile açmamış.”
Bu alıntı sendikanın, üye işçilerin ve Tan’ın gayretlerini ifade ediyor ve elbette Bakanlığın ve bakanlıkların işçi düşmanı tutumlarını da teşhir ediyor. Ancak Tan’ın “Biz de diyoruz ki bu 600 bin işçiyle bizim alakamız yok. Çünkü onlar daha dava safhasındalar ve daha dava bile açmamış” ifadesi işçi hareketinin bütünlüğü ve işçi sınıfı davasının tüm sınıfın davası olmasıyla çatışan bir tutumudur. Çünkü işçinin “kadrolu” olması için illa bir mahkeme kararı olmalıdır diye bir şey olmamalıdır. Özellikle de bir sendikacı bunu, bugün taşeron çalışması içindeki 600 bin işçinin de hakkı olarak “kadrolu çalışmayı” savunmak zorundadır. Çünkü “kadro” için işçiyi mahkeme yollarına gönderen bakanlıklar ve Hükümettir; tamamen işçiyi yorup haklarından vazgeçirtmek için işçiye dayatılan bir “yol”dur. Dolayısıyla bir sendikacı olarak Tan’ın bizim geçtiğimiz yollardan geçsin de sonra bu haktan yararlansın demeye gelen söylemi yerinde bir söylem değildir. Bu zaten yol işçilerini de güçlendirmez. Eğer sendikalar, o işçilerin mücadelesi ayrı bizimki ayrı derlerse, şunu bilmek gerekir ki başarısızlık kaçınılmazdır. Geçmişte de “Özelleştirme bizi ilgilendirmez. Bizim iş kolumuz devlet için önemli!” …diyerek kendilerini korumaya alanların durumu ortadadır.
Bugün de eğer taşeron işçiliğe karşı mücadele edeceksek, şunu bilmeliyiz ki, taşeron sistemine karşı mücadele davası, kazanımlarıyla ve kayıplarıyla, mahkemeye taşınmış olsun ya da olmasın bu dava tüm taşeron işçilerin, dahası tüm işçi sınıfının, emekçilerin davasıdır. Özellikle sendika yöneticilerinin, kendi mücadelelerinin önemine dikkat çekerken davayı önemsizleştirecek, mücadeleyi daraltacak ya da bölecek girişim ve ifadelerden kaçınması önemlidir. Çünkü işçilerin tek başına ya da bir kesimiyle kurtuluşu olanaklı değildir. Onun için “Ya hep beraber ya hiç birimiz!” işçilerin, işçiden yana sendikacıların asla unutmaması gereken bir ilkedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...