03 Aralık 2013 00:27

Yetiştirme sorunu -2

Yetiştirme  sorunu -2

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen haftadan devamla…
Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Sanayi Şurası’nın ilki 1987’de, ikincisi 1995 yılında düzenlenmişti. “Sanayi Şurası” fikri de yine 1987’de çıkartılan yönetmeliğe dayanıyor. Bu yıl düzenlenen sonuncusu için geçen yıl yönetmelik revize edilmişti. Şimdi bu üç yılı (1987, 1995 ve 2013) alt alta yazdığınızda ortak bir özellik çıkıyor: Bunalım yılları.
Bunalım yıllarında hükümetler, derede boğuldukları belli olmasın diye okyanusu seyrettirme derdine düşüyor. 1987 yılı 12 Eylül cuntasıyla güvenceye alınıp Özal ve ekibi tarafından uygulanılan 24 Ocak kararlarının iflas ettiği (sembolik olarak) yıldır. Dışa dönük sanayileşmenin hayali ihracattan başka “işe” yaramadığının görüldüğü, reel ücretler üzerindeki baskı ve hayat pahalılığının işçi ve emekçilerde yarattığı hoşnutsuzluğun mücadele olanaklarını geliştirdiği ve nihayetinde yerel seçimlerle birlikte ANAP’ın ilk mağlubiyet yılı 1987. Öylesi bir dönemde “son çare” öndekilere yetişileceği masalını anlatmak olabilirdi. İşte birinci Şura böyle geçti.
Bu arada “şura” kelimesi Arapçada “birbirine danışarak iş yapma” anlamına geliyor. Gerçi sanayi şuraları iş yapmaktan çok danışıklı dövüş tadında ama olsun.
İkinci Şura’nın düzenlendiği dönemi anlatmaya gerek bile yok sanırım. Ülkenin bir yanının OHAL ile yönetildiği, kontrgerilla tarzı örgütlenmelerin inşa edildiği, hazineye durmadan para bastırılıp sonra örtülü ödenekle derin devletin sulandığı bir dönem. Dönem aynı zamanda 89-92 döneminde güçlenen sınıf hareketinin 80’li yıllar boyunca baskılanan reel ücretleri bir nebze olsun artışını sağladığı yılların geriye döndürülmesi çabasını da içeriyordu. Bir taraftan Sosyal Güvenlik Sisteminin tavsiyesine yönelik planlar bir yandan da yeni kalıcı-geçici(!) vergilerin getirilmesi (ÖTV gibi. 1984’de getirilen bir diğer “geçici” vergi KDV gibi ÖTV de halen bizden ayrılamadı) enflasyonu da tarihi rekorlara (yüzde 144) ulaştırıyordu. En  nihayetinde Cumhuriyet tarihinin –o ana kadarki- en büyük krizi: Nisan 1994 patlayıverdi. Ülke hem siyasal hem de ekonomik çöküşe girmişken sıra masalarla gelmişti: 2. Şura!
***
Tüm bu tarihsel akış içerisinde bu yıl düzenlenen “3. Şura” da diğerleri gibi batağa giren ekonomi için “ yeni hedefler” içeriyor.
Başbakan, Şura’nın açılışında: “Eğer ilk 10’u hedefliyorsak, ilk 10 arasında yer almayı gaye edinmişsek, bunu takipçi ve taklitçi olarak değil, bilgiyi de kendimiz üreterek başaracağız. İşte bu nedenle bizim artık sanayide temel meselemiz araştırma geliştirme, inovasyon, tasarım, markalaşma, üniversite sanayi iş birliği gibi konulardır” dedi. Devamında AKP’nin “Vizyon 2023” belgesine atıfla; “Türkiye’de yatırım, üretim ve ihracat artıyor. Ancak bu artışın nicelik sahasına olduğu kadar nitelik sahasına da yansıması gerekiyor. 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat rakamına ulaşacaksak bunu daha fazla üreterek değil daha yüksek katma değerli üretim yaparak sağlayabiliriz. Türkiye’de bilgi üretiminin yaygınlaşması ve üretilen bilginin ticarileşmesi için yeni bir yapılanmaya ihtiyaç var. İşte biz bu ihtiyacı gördüğümüz için eski Sanayi Bakanlığını Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına dönüştürdük ve ismiyle müsemma bir bakanlık teşkilatı oluşturduk. Esasen büyüyen, gelişen, kalkınan Türkiye’ye vizyon katacak, süreci koordine edecek bir yapı teşkil ediyor” açıklamasını yaptı.
İhraç ürünleri içerisinde ithal girdi bağımlılığı yüzde 80’leri aşan bir ülkede “yüksek katma değerli ürün üretme” hedefi ne kadar gerçekçi olabilir?
Üretim bilgisi üzerindeki tekellerin güçlendirildiği ve dahası uluslararası sermayeye doğrudan ve sınırsız kolaylıkların sağlandığı bir iklimde “yerli sanayinin” gelişmesi amacı ne kadar gerçekçi?
Ya da yine bu yıl düzenlenen “5. İzmir İktisat Kongresi”nde Başbakanın ifade ettiği “Özelleştirmede rekortmen ülke” olma hali altyapı bütününü nasıl etkilemiştir?
İşte tüm bu sorulara sermaye cephesinden bile olumlu yanıt verilmediği için “yerli otomobil üretecek babayiğit” aranıyor hâlâ!
 Devam edecek...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...