29 Kasım 2013 00:11

Derelerin birleşip nehir olması için

Derelerin birleşip nehir olması için

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yerel seçim tartışmalarıydı, dış politikada Hükümetin çarptığı duvarın büyüklüğüydü, dershaneler üstünden Hükümet-Cemaat çatışması gündemi gibi patırtılı biçimde süren siyasi gelişmeler ülke gündemini büyük ölçüde baskısı altına alsa da emek mücadelesinin de son günlerde yeniden hissedilir biçimde yaygınlaşmaya başladığı da gözleniyor.
Son birkaç gündür gazetemizde yer alan haberler bile bunu gösteriyor.
Önceki gün İstanbul Üniversitesine bağlı Tıp Fakültesi hastanelerinde yapılan grev, bir kez daha üniversite hastanelerinde çalışan emekçilerin performans, değerlendirilmesinden vazgeçilmesinden insanca yaşayacak bir ücret ve güvenceli iş taleplerine kadar sağlık emekçilerinin taleplerini gündeme getirdi.
Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri ve kömür ocağı işçilerinin özelleştirmeye karşı mücadelesi de polisle günlük karşı karşıya gelme biçimlerini de alarak sürüyor.
Mersin’de Genel-İş’te örgütlenen taşeron işçilerinin greve hazırlandığı biliniyor.
Kocaeli–Derince’de TCDD’ye bağlı Derince Limanı’nın özelleştirilmesine karşı işçiler özeleştirmeye karşı mücadele içindeler.
Öte yandan çeşitli işletmelerdeki irili ufaklı sendikalaşma mücadeleleri de kimi yerlerde başarıya da ulaşıyor. Örneğin dün gazetemizde yer alan Antep’te Pankent AŞ’de çalışan çuval işçileri, DİSK-Tekstil Sendikasında örgütlenmeyi başararak ilk sözleşmelerini de imzaladılar.
Yine başka bölgelerde çeşitli işletmelerin sendikalaşma mücadelesinde yeni adımlar attıkları haberleri de geliyor.
Evet, emek mücadelesi geçtiğimiz aylardaki sessizliği bozarak yayılıyor görünüyor. Hani emek mücadelesi gürül gürül akmıyorsa da yaygınlaşan bir eğilim gösterdiği de bir gerçek. Ve burada kuşkusuz ki emek mücadelesi sendikaların tüm bu mücadeleyi birleştirmek için ortak bir mücadele hattının yokluğu başlıca sorun olmaya devam ediyorsa da birer birer işletmelerden başlayarak oluşan derelerin birleşmesi, gürül gürül akan bir nehre dönüşmesi için de imkanların çok arttığı da bir gerçek. Ancak bunun beklenerek ve “kendiliğinden” olmayacağı da tartışılmaz bir gerçektir.
Elbette burada, her yığın hareketinde olan “kendiliğinden” yanı da vardır ama eğer birer birer mücadelelerin; işçi sınıfının ortak mücadelesine dönüşecekse, bunun örgütlenerek, bir strateji geliştirilerek olabileceği de ortadadır. Burada sorumluluk her sendikadan mücadeleci sendikacılara, sınıfın mücadele içindeki ileri kesimlerine ve sınıf partisine düşmektedir.
e-Devlet sorunu ile mücadelenin “kendiliğinden” gelmeyeceğini göstermektedir.
Sendikal camiada genel kanı, e-Devlet şifresiyle işçinin sendikayla kendiliğinden ve birer birer üye olacağını patronları da eskisi gibi işçiye müdahale edemeyeceğini düşünüyorlardı.
Ama öyle olmadı.
1- İşçiler e-Devlet şifresini alıp sendikalara kendiliklerinden üye olmaya koşmadılar.
2- Patron sendikalardan bir adım öne geçerek, işe alırken işçiden “e-Devlet şifresini getir sonra işe gir!” tutumu benimsemeye yöneldiler. Patronlar böylece daha başka yolları deneyeceklerini gösterdiler.
Ancak mücadele eden işçi ve sendikalar bundan şu dersi çıkarmalıdır: Sendikaya üye olmak, sendikalaşma mücadelesi olmadan, işçilerin kendi içinde birleşerek aynı sınıfın fertleri olarak mücadeleye girmeden sendikalara kitlesel olarak üye olmazlar. e-Devlet böyle bir mücadele örgütlenebilirse yeni bir imkan olarak önem kazanır. Ancak öncesi bir yana, son bir aylık mücadele bile, böyle bir mücadele olmadan, “Eğer işçi isterse e-Devlet’ten üye olabilir” diye beklemenin de boş bir hayal olduğunu göstermektedir.
Yeniden canlanma eğilimine giren emek mücadelesi, bekleyerek, olanları överek ilerletilebilecek bir mücadele değildir. Tersine gelişmelerin ilerleyen bir yola girebilmesi için mücadelenin işyerinde, havzada, iş kollarında ve ülke çapında birleştirilmesi stratejisinin de adım adım hayata geçirilmesi amacıyla gerekli müdahalelerin yapılması bir zorunluluktur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa