26 Ağustos 2013 17:01

Finansal dalga

Finansal dalga

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta Amerikan Merkez Bankasının (FED) toplantı tutanaklarının açıklanmasının öncesinde başlayan dalgalanma zoraki ayakta duran ekonomiyi alt-üst etti. Dolar 2 TL’ye ulaşırken borsa endeksi bir haftada yüzde on düzeyinde değer kaybı yaşadı.
Aslında tutanaklarda “şaşırtan” bir durum yok. Zaten FED Başkanı Ben Bernanke’nin daha önceden ifade ettiği; ABD’nin kademeli olarak tahvil alımını durduracağı yönündeki açıklamasının eyalet temsilcilerince de büyük ölçüde onaylandığı açıklanmış oldu.
2014 yazında FED tarafından tahvil alımının tamamen durdurulması gündemde. Tahvil alımı demek, karşılığında elinde tahvil olup satmak isteyenlere dolar verilmesi demek.
2008 Kapitalist Krizi’nden bu yana aylık ortalama 80 milyar dolarlık tahvil alımı gerçekleştiren FED’in bu kararı piyasa “oyuncuları” için doların ABD’deki fiyatını (faiz) yükseltecek bir unsur. Tüm kapitalist ülkelerde elini kolunu sallayarak dolaşan finans-kapital uzantıları için ABD’de faizlerin yükselmesi, güvenli limanın daha fazla kazandırması anlamına geliyor. Bu da Brezilya, Türkiye, Hindistan gibi “gelişen piyasaların” (emerging markets) tüm cazibesini yitirmekte olduğunu gösteriyor. İşte son bir haftada Türkiye’de bu görece yeni durum fiyatlandı.
Bu fiyatlama davranışına finansal dalga diyebiliriz. Tam olarak kriz değil ama krizden de uzak değil, veyahut zaten hep kriz!
Dalga Türkiye’de Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerden daha farklı karşılandı.
Tabiri caiz ise dalgaya “bodoslama” girdi Merkez Bankası. Brezilya ve Hindistan Merkez Bankaları -görüntüde de olsa- güven telkin etmek için bu süreçte politika değişikliğine gitmezken Türkiye’de Merkez Bankası günlük 100 milyon dolar satacağını açıkladı. Amaç bu açıklama yapıldığı anda 1.96 TL olan dolar kurunu aşağı çevirmekti fakat -bu yazı yazılırken- dolar çoktan 2 TL’yi gördü bile. Merkez Bankası daha bir ay evvel dolar satışı yapmayacağını açıklamıştı. 2001 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile esnek döviz kuru politikasına geçilmişti. Bunun anlamı döviz fiyatı ne olursa olsun Merkez Bankası müdahale etmeyecekti. Ancak, Merkez Bankası ara ara döviz alıp satarak kur değerini etkilemeye çalıştı. Literatürde bu politikaya “kirli esnek” deniyor. Elbette meselenin şirazesinden çıkıp günlük 100 milyon dolar satışa dayanması ayaklı dedikodu gazetesince dillendirilen yüzde 20 devalüasyonun da kapıda olma olasılığını güçlendiriyor.
Bu arada, Merkez Bankasının 2006 yılından bu yana uygulayageldiği “enflasyon hedeflemesi” boyunca da hiçbir dönem sonu tahminini tam olarak tutturamadığı gerçeğinden hareketle bu pek yeni ve pek radikal(!) politikasının da saman alevi süresince ayakta kalabileceğini söylemek kehanet olmaz.
Neticede dolar fiyatının yükselmesi yurt içinde faizlerin yükselmesi ve enflasyonun kronik hale gelmesi sonuçlarını doğurur. Zaten her ikisi için de çift haneli rakamlar kaçınılmaz görünüyor.

Bu meselenin doğu cephesi. Gördüğünüz gibi değişen bi’şey yok.
Esas soru şu; Neden ABD 2008’den beri uyguladığı gevşek para politikasından (sermaye gruplarına dolar saçmaktan) vazgeçmekte?
Bunun cevabı son iki haftadır yanı başımızdaki ülkelerde ölen çocukların gözlerinde saklı.
Evet, ABD ve iş birlikçileri nihayet(!) savaş sanayilerine hayat verecek kanı Ortadoğu’da buldular.  
Hatırlarsınız 2008 krizi döneminde çokça dillendirdiğimiz bir gerçeklik vardı: Kapitalist kriz en yoksul ülkelerin en yoksul halklarına fatura edilmedikçe “bitmiş” sayılmayacak.
İşte, içinden geçtiğimiz günler bu faturanın nasıl kesildiğini ve iş birlikçiler ile savaş çetelerinin nasıl hayasızlaştıklarını gözlerimize gözlerimize sokuyor!
Sonra ölürken dönüp “büyük insanlığın” yüzüne kapanmakta olan gözleriyle bakan çocuğun gözleri havada asılı kalıyor…

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...