14 Ağustos 2013 17:29

Ben de terör kampındaydım

Ben de terör kampındaydım

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İsnat edilen suç: Şiir, müzik, tiyatro, felsefe, heykel, resim gibi yasa dışı faaliyetlerde bulunmak suretiyle halkın toplumsal huzurunu, bozmak; devletin güvenliğini tehdit etmek ve hükümeti silahsız ama son derece tehlikeli bir yolla devirmeye teşebbüs etmek.

Suç aletleri: Kâğıt kalem, kitap defter, gitar davul, murç pastel, divit hokka…

Suç mahali:  Çadır, hurç, uyku tulumu gibi halkın gelenek-göreneklerine aykırı kökü dışarıda uyku malzemeleri kullanarak toplumun alışılmış istirahat ve tatil alışkanlığını bozan birtakım yaz kampları, çapulcu mekânları.
Adı geçen mekânlarda, adı geçen malzemelerle “Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmeye veya anayasayı tağyir, tebdil ve ilgaya…”

Pardon, bu o ünlü eski TCK 141-142’ydi. Huylu huyundan vazgeçmiyor, şimdi TMK var. TCK’nin ilgili maddeleri mülga! Yeni yasaysa 141, 142’nin ruhuna rahmet okutuyor. Neydi efendim konumuz? Yaz kampları.

98’den bu yıla ben de bu kamplarda eğitiliyorum. Evrensel Uluslararası Bergama Gençlik Buluşmasından, Dikili 8. Öğrenci Kolektifleri Kampı’na on beş yıldır neler öğrenmedim ki!

İlk atölye konum, “Şiirde Evrensellik”ti, son çalışmamsa “Sivas’ta Üç Ateşçiçeği”. Metin Altıok’u, Behçet Aysan’ı, Uğur Kaynar’ı yeniden anımsadık. Gericiliğin o kanlı kıyımından yirmi yıl sonra onlar da terör kampında gençlerle halaya durdu, türküler söyledi.

İlk buluşmada gençler, işgalci Eurogold altın şirketinin siyanürle altın aramasına karşı Bergama köylülerinin yanındaydı. Doğaya kıymayın, halkı zehirlemeyin diye. Kimler yoktu ki o kampta? Fakir Baykurt, Arif Damar, Zihni Anadol, Adnan Satıcı… Şiirin, romanın teröristleri… Acı ki hiçbiri bu yeryüzünde değil. Sözcükler içinde uyusunlar.

Bu temmuzda da Dikili’de daha çok liseliler, her yeri AVM yapmayın, ülkeyi uluslararası bir pazar yerine çevirmeyin, ağaçları kesmeyin, doğaya kıymayın diye çırpındılar. Evrensel 11. Gençlik Yaz Kampı’nda da yine gençler bu ay aynı yerde, “Doğaya, bilime, insanlığa özgürlük!, Ağacıma, yaşantıma dokunma!” diye seslenecekler talancı iktidara karşı. Yine ne ile? Sazla tulumla, guajla spatulayla, şarkıyla türküyle, bilgiyle emekle, şiirle öyküyle…

Ama anlamaz onlar. Nedir anladıkları? Kara propaganda, jurnalcilik, karalama, yalan dolan… Gazetecilikten de bunu anlarlar.
“Kindar ve dindar” Yeni Akit’in Evrensel Kampı için söylediklerinde de gördük bu karalamayı. Gezi direnişi yenilgisinin öcünü alacakmış gençler. Eylüle hazırlanıyorlarmış. Terör kampıymış. Kızlı erkekli toplanıyorlarmış. Nasıl toplanacaklardı? Başvekilin dilinden ödünç sözlerle çoğaltıyorlar yalanlarını. Cennet değil, cinnet dolanıyor ruhlarında.  Cehennemlik diyorlar kızlarımıza, oğullarımıza. Bu güzelim yaz kampları cehennemse cehennem hiç de kötü bir yer değil. Cennet sizin olsun. Ama ruhlarınız da cennetle değil, cinnetle kuşatılmış. Cinnetle ve cehaletle…

İnsaf, diyeceğim ama insaf, insan içindir. İnsanlığı, yalan bataklığı sanan zırcahile ne anlatılabilir ki?

Geçen yıl Dikili’de Evrensel Yaz Kampı öncesinde çocukların evlerine gelen telefonlara bakın da anlayın kim kimin şer ortağı olduğunu. Anneler babalar uyarılıyordu telefonlarda. “Oğlunuzun kızınızın terör kampında olduğunu biliyor musunuz?” Kimindi bu telefondaki sesler? Sivil-resmi devlet erkânının, akitçi-vakitçi gazete ihbarcılarının…

Ancak coşkusu bir gram eksilmedi gençlerin. “İnsanlık, doğa ve bilim için özgürlük gelecektir.” demekten usanmadılar. Bu yıl da usanmayacaklar. İnsanlığın başkaca kurtuluşu yok çünkü. Eşit, özgür, sömürüsüz bir yeryüzü, yalansız talansız bir insanlık ancak böyle kurulabilir.

Gençler halayla horonla, dansla valsla, inandıkları bu dünyanın kapılarını aralıyorlar her yaz. Özgürlük için biliyorlar ruhlarını. İnanmayanları da özgürleştirmek için. Onların sularını hiç kimse, hiçbir şey kirletemeyecek. Ne gazetelerin yalanı, ne politikacının zehri.

Latin Ozan Martialis’in “Kaplıcada” adlı epigramı ne güzel anlatıyor kirlerini çıfıtlarını! “O suyu kirletmeye kıçın yetmez. / Kafanı daldır Zoilus, kafanı.” Kinle zehirlenmiş kafalarını sokuyorlar gençliğin dupduru özgürlük ırmağına. Kirletemeyecekler.
O ırmak, deniz olmaya koşuyor çünkü.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...