27 Mayıs 2013 10:54

İki resim arasındaki fark

İki resim arasındaki fark

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz iki gün iki yeni veri açıklandı: Birincisi, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından açıklanan 2012 yılı kurumlar vergisi rekortmeleri listesi ve ikincisi, Türk-İş tarafından açıklanan mayıs ayı açlık ve yoksulluk sınırı.
Gelir İdaresinin kurumlar vergisinde ilk 100’e girenler listesinin ilk sıralarını ticari bankalar kapmış durumda. İlk on firmanın sekizi banka. İlk sıradaki Garanti Bankası’nın 2012 yılı için ödediği kurumlar vergisi 1 milyar 181 milyon lira. Geçen yıl Türk Telekom ve Turkcell gibi bankacılık dışı kurumlar ilk sıraları almıştı. 2011’den 2012’ye gelirlerin faiz ve ranta doğru daha hızlı kaydığını gösteriyor durum.
Türk-İş’in açlık ve yoksulluk sınırı verisine göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için aylık 995 lira gıda harcaması yapması lazım. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi kalemlere ise 3 bin 240 lira harcanması gerekiyor. Verilerin anlamı şu ki, açlıktan ölmemek için yaklaşık bin lira ve sadece zorunlu ihtiyaçları karşılayabilmek için ise 3 bin liranın üzerinde aylık gelir gerekiyor. Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 65’inin asgari ücrete mahkum bırakıldığı düşünüldüğünde durumun vahameti daha net gözüküyor.
***
Bir yanda kârlarını hızla katlayan özel kesim sermaye ve onun içerisinde de rant kesimi ve diğer yanda açlık ve sefaletle karşı karşıya bırakılan on milyonlarca emekçi! İşte, baştan aşağıya eşitsiz ve adaletsiz bu resim nasıl bir ekonomik yapı içerisinde olduğumuzu da gözler önüne seriyor.
***
Herhalde bir iktisatçının en çok nefret ettiği, fakat bir iktisatçı görülünce de hemen sorulan soru “ekonomi nasıl gidiyor?” sorusudur. Bu soru sınıfsal karakterli bir sorudur. Soruya burjuva iktisatçıları genellikle makro ekonomik pencereden ve sermayenin gözlüğüyle bakarak; enflasyon, faiz oranları, büyüme rakamları ve cari açık üzerinden yanıt verir.
Yanıtlar genellikle bazı kalemler için olumsuz ama bir çok kalem için olumlu çıkar. Böylesi bir soruya, işsizlik, açlık, ödenmeyen çekler, kapanan küçük işletmeler, uzun çalışma saatleri, tırpanlanan sosyal haklar üzerinden yanıt vermeyi tercih etmez burjuva iktisatçıları. Oysa ekonomideki “iyi verileri” var eden kesinlikle “kötü veriler” vardır. Bankaların kârlarının bu kadar artmasının gerisinde hane halkının borçluluğundaki artış ve hayat standartlarının düşmesi vardır.
Başka bir örnek; kapasite kullanım oranının artmasının ardında işçi ve emekçilerin daha uzun süre ve daha ağır koşullarda çalıştırılmaları vardır.
***
Ekonomik yaşam; üretim, tüketim ve bölüşüm ilişkilerinin resmidir. Siz bu resmin en renkli ve parlak yerini seyre daldığınızda resmin bütünündeki silikliği, solukluğu göremezsiniz.
Gerçek ise tekil olarak “sen”in, yanındaki “ben”in ve bütün olarak “biz”in nasıl ve hangi koşullarda yaşadığımızdır.
İki veri arasındaki fark aynı zamanda sınıfsal konumlanışımızın da tezahürüdür.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa