04 Mart 2013 11:42

Çin malı kalkınma

Çin malı kalkınma

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, kişi başına milli gelirin 2015 yılında 13 bin doları aşacağını ve bu rakamın Dünya Bankasının tasnifinde “zengin ülkeler” sınıfına girmek için eşik kabul edildiğini söyledi.
Öncelikle şunu söyleyelim ki, Dünya Bankasının “zengin ülkeler” diye bir tasnifi yok. Ülkelerin kişi başına düşen gelirlerine göre sıralandığı bir cetveli var. Örneğin bakanın “zengin ülkeler” dediği  Yüksek Gelirli Ülkelerin ortalama kişi başına geliri 2009 yılında
37 bin 566 olmuş. Demek ki 13 bin dolarlık kişi başına gelirin üçe katlanması gerekir ki, yüksek gelirli ülkeler “cemaatine” girilsin!
***
Kalkınma,  ölçüm araçlarının çeşitliliği ve öznelliği nedeniyle sınırlarının belirlenmesi en güç olan konulardan biri. Bu nedenle, sıklıkla büyüme-gelişme ve kalkınma kavramları da birbirine karıştırılır.
Kalkınma makroekonomik büyümeden oldukça farklı bir kavramdır. Kalkınma düzeyinin tespitinde de en az kullanılan yöntem bakanın işaret ettiği “kişi başına gelir düzeyi”dir. Çünkü, bir ülkedeki kalkınmışlığı kişi başına ortalama gelirden çok o “ortalama”nın gerçekte nasıl dağıldığı gösterir. Bölüşümdür esas sorun. Bölüşümde dengesizliğin olduğu ülkelerde, kişi başına ortalama gelir yükseldikçe eşitsizlik ve geniş kesimler için yoksulluk yaygınlaşır.
***
Kalkınmayla ilgilenen birinin -ister üniversite öğrencisi olsun ister bakan- öncelikli olarak zenginliği değil yoksulluğu görmesi gerekir. Zenginliğe ancak yoksulluğu anlamak için bakılabilir. Kapitalist ülkelerde yoksulluğun biricik sebebi zenginliktir.
***
Kalkınma teorisi eski sömürge ülkelerin gelişmiş pazar ekonomilerine “yetişme sorunu” üzerinden bir tür “yedekleme aracı” olarak geliştirilmiştir. Kalkınma teorisinin bir kısmı eski sömürge ülkelerde gelişse de (Yapısalcı yaklaşım gibi) meselenin esasını oluşturan “yakınsama tezi” merkez pazar ekonomilerinde (erken-kapitalist) geliştirilip özenle servis edilmiştir. Yakınsama  tezinin temel öngörüsü, az gelişmiş ya da geri kalmış bir ülkenin “doğru yolu” izlemesi halinde bir süre sonra gelişmiş pazar ekonomilerine yetişeceği yani “zenginler cemaatine” gireceği düşüne dayanır. Bu düşe kapılanlar; ülkesindeki açlığı, yoksulluğu, kötü sağlık koşullarını, yetersiz beslenme olanaklarını, yetersiz özgürlükleri, kadına şiddeti, yüksek bebek ölüm oranlarını görmeyip düşlediği kulübün hayaline yatar.
***
Kalkınma kapitalizme içkin bir kavramdır. Kapitalist kalkınma “yakınsama tezi” dolayımında geç-kapitalist ülkelerin merkezdekilere göbek bağının sürdürülebilirliğini hedefler. Bu böyle. Ama bunu da bir yana bırakırsak “kalkınmışlık” için “kişi başına ortalama gelir”den ziyade; yukarıda sıraladığımız sorunlar konusundaki sıralaması esas alınır. Bu konuda geliştirilen çok sayıda endeks var. En çok kullanılanı İnsani Kalkınma Endeksi (HDI). Bu endekste Türkiye şuan 92. ülke konumundadır. Bakanın da referans verdiği Dünya Bankası verileriyle devam edelim: Cinsiyet eşitliği konusunda 77. sıradayız. Bir çok Afrika ülkesinden de kötü durumdayız. Yoksulluk endeksinde 32. ülke konumunda Türkiye. Bir yandan zenginler cemaatine giriş adımları varken öte yandan yoksullukta başa oynuyoruz! Bu konuda çarpıcı bir örnek olarak Çin’i verebiliriz. Çin Halk Cumhuriyeti şu an dünyanın ikinci büyük ekonomisi ama yoksulluk endeksinde 11. sırada. Halkı en yoksul 11. ülke.
Sağlık endeksinde 80. ülke konumundayız. Peru, Nikaragua gibi ülkeler sağlıkta bizden iyiler. Onlarda da performansa dayalı sağlık(sızlık) sistemi var mı bilmiyorum ama örnek alınabilir!
***
Bakan açıklamasının sonunda nüfusa da vurgu yapmış. Çiftleşip çoğalın çağrısına katılmış bir anlamda. Bu da gösteriyor ki bizdeki kalkınma zihniyeti Çin malı kalkınma zihniyetidir. Sermaye birikimi için üretim askerleri doğuralım. Sarayları olan yoksul ve kalabalık ülke olalım!

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...