30 Ocak 2013 11:59

Our boys ve bizim eşekler

Our boys ve bizim eşekler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Darbenin baş paşası, 19 Ocak 1979 tarihli Genel Kurmay Başkanlığı Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantısı’nda emniyetin amme asayişini sağlayamamasından yakınırken II. Mahmut’un Yeniçeri Ocağı’nı yerle yeksan edişine değinerek şöyle buyurmuş: “II. Mahmut Yeniçeri Ocağı’nı kaldırıp yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye kurulmuştur ve yeniden uzmanlar getirilmiş ve uzmanlar orduyu yetiştirmiştir. O halde ben derim ki emniyet müdürlüğü teşkilatına, vilayetlere Amerikalıların bize verdiği uzmanlarla ekipler gelecek. Bir süre 3 ay, 6 ay, 1 sene bunları yetiştirecekler, kurslar açacaklar, yeni teknikleri öğretecekler. Ancak biz bu teşkilatı böyle yola koyabiliriz ve onların işe yaramaz dedikleri adamları atmak lazım.”
Bu çok “gizli” ve çok ciddi toplantı tutanağının bu cümlelerini okuyunca bir eşek hikâyesi düşüverdi aklıma. Köyün birinde jeolojik, stratejik incelemeler yapan Amerikalı uzman heyet, bir kuşluk vakti bir dağ başında bir eşeğin kuyruğu peşi sıra giden köylüleri görür. Eşek aheste, köylüler yayan… Eşeğin geçtiği yerleri kazma kürek eşiyorlar. Heyetten biri, köylülere sorar:
-Ne yapıyor siz burada?
Köylüler:
-Yol yapıyoruz.
Amerikalı şaşırır:
-Nasıl yol yapmak siz? Eşek gidiyor, kazıyor siz orayı.
Köylü:
-İyi  işte bey, eşek gidiyor. Biz arkasından gidip eşeğin ayağının değdiği yerleri kazıp yol açıyoruz.
Amerikalı, palamarları koyuverir:
-Peki, bu hayvan hiç yanılmaz mı? Sürçer de sizi balçığa batağa, yara hendeğe sürerse ne yapıyorsunuz?
Köylü, sakin:
-Eşek yanılırsa Amerika’dan uzman heyet getiriyoruz efendi!
Evren Paşa’nın Amerikalı uzmanları o toplantıdan yaklaşık iki yıl sonra bir eylül sabahı ABD’den Türkiye’deki bürolarına bir teleks çekerler: “Our boys were succeeded…stop…”, “CİA, MİT, Kontrgerilla, cunta…stop…”, “Demokrasi, insan hakları, özgürlük, iki kol çengi…stop…”
Başarmışlardı. Soğuk savaş yıllarından o günlere garptan şarka, cenuptan şimale köylerden kasabalara Anadolu topraklarında cirit atan ajanlar, casuslar, Mc Carthy’nin cadı avı, ülkenin altını üstüne getirmiş, Köy Enstitüleri’ni kapattırmış, 51 Tevkifatı’nda sosyalistlerin çanlarına ot tıkamış, muhtıra, darbe, işkence, idam derken 12 Eylül’den sonra her yerin, her şeyin üzerinden silindir gibi geçmişti.. Celal Bayar’ın her güz sonu azan siyatikleri hiçbir kış komünizmi getirememiş ama korku cumhuriyetinin sınırları komünizmle çizilmişti. O sınırların taşları da darbeden bugüne kanla ve acıyla boyandı, boyanıyor.  
Otuz yıldır süren iç savaşın bayraklarına ise şimdi başka savaşların, tehditlerin  kanlı bayrakları katılacak. 28 NATO üssü, Patriotlar, füze kalkanları, yeni askerî ajanlar, Batılı istihbarat, Brüksel NATO Karargahı’na yeminli bağlılık, Joniler, Hanslar, Hofmanlar…  
Topraklarımızda incelemeler yapan o uzman heyet, şimdi başka gerekçelerle ülkenin geleceğine göz dikiyor.  Patriotlar; gemilerle uçaklarla onca yolu tepip Akdeniz’e yerleşti bile. Bay Obama, “lüzum görülürse” Suriye’ye bir müdahale yapılabileceğini buyuruyor. Füzelerin uçları Ortadoğu’ya çevrildi şimdiden.
Nâzım Hikmet’in “Dört nala gelip Uzak Asya’dan/ Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan memleketi” sırtından NATO’nun kovboylarını silkip atmadıkça o eşeklerin ardında daha çok yol kazacağız. “Memleketim: develer, tren ve Ford arabaları ve hasta eşekler…” diyordu yine Nâzım. Hasta eşeklerin açtığı yollar, meydanlar, bulvarlar fordlarla, mercedeslerle doldu Menderes’le ve Özal’la. Şimdi de sıra Erdoğan’ın patriotlarında…

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa