2 Ocak 2013

Adaletin tutuklandığı kamp(üs) Silivri

Zaten yıllardır gündemdeydi, ama bu kez Soner Yalçın’ın tahliyesiyle, değişik duygu ve düşüncelerle öne çıktı. Öncelikle Yalçın’ın her zamanki dik duruşuyla gazeteciliğine ve gazeteciliğe sahip çıkışını ve “içerde” kalanlardan ve dışarıdaki mağdurlardan diğergamca söz edişini vurgulamalı. Aslında bir ayağı Çağlayan’da olan adaletin tutuklandığı mekanlarda hukuk adına, temel insan hakları adına, özgürlük ve bağımsızlık adına mücadele verenlerin ortak paydası bu.   
Soner Yalçın’ın (haftada bir karakola gidip imza vermesi hariç) tahliye edilmesini bir umut ışığı olarak karşılarken, öte yandan Mustafa Balbay’ın yarın tutukluluğunun 1400.üncü günü oluşuna kahrolmamak elde değil. Balbay, 664 gündür hücrede. Hücrede yaşamamın ne demek olduğunu bilir misiniz?  Vicdanınız sızlar. O mücadele azmine, o yaşam direncine saygı duyarsınız.
Ya, intikam duygusu içinde bu zulümden kendilerine kudret payı çıkaran potansiyel zavallılara ne dersiniz? (!...)
Tuncay Özkan’ın tutukluluğu, 23 Eylül 2008’den bu yana beş yıla yaklaşıyor. “Suçum nedir?​” sorusuna, “Sen bilirsin” yanıtından öte, yasal bir kanıt, bir belge ortaya konmuyor. Aynı durum, dünya çapında bilim insanı Prof. Mehmet Haberal, Prof. Fatih Hilmioğlu, Prof. Kemal Gürüz için de geçerli. Ayrıca TSK’nın üst düzey birçok komutanı da adalet bekliyor.
Kaldırılması yasalaşan Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) labirentinde çile dolduranların listesi için yandaki “Adalet Bekleyenler” listesine bakınız. Bakarken de Soner Yalçın’ın tahliyesinde yurt içi ve yurt dışı kuruluşlarının, bizim kamuoyunun tepkisinin payı olduğunu unutmayınız. Asıl bu sivil uyanış umut verici.


ADALET  BEKLEYENLER

Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi. Sık sık  70 dolayında gazetecinin “mahkeme kapılarında” olduğunu açıklıyor. Biz de, yukarıda adı geçenlerin dışında, saptayabildiğimiz gazetecilerin adlarını ve kurumlarını derledik; eksiklerimiz bağışlana.
Müyesser Yıldız, Nedim Şener, Ahmet Şık, Odatv’den Barış Darkoğlu, Barış Pehlivan, Doğan Yurdakul.
Tutukluluk rekoru Ergun Poyraz’da. Kurumsal olarak da Ulusal Kanalda. Aydınlık gazetesinin künyesinin yarıya yakını tutuklu ya da tutuksuz olarak yargılanıyor. Doğu Perinçek, Mehmet Perinçek, Yalçın Küçük’ün dışında tutuklu ya da tutuksuz yargılananların listesi şöyle:
Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Serhan Bolluk, Sorumlu Yazıişleri Müdürü Mehmet Bozkurt, önceki yayın yönetmenleri Deniz Yıldırım, Adnan Akfırat, Mehmet Sabuncu,  İzmir Temsilcisi  Hayati Özcan, Özlem Konur Usta, Çetin Doğan, Oğuzhan Ruhsar, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turhan Özlü, Ulusal kanal Kurucu Üyesi Ferit İlsever, Ulusal  Kanal Haber Müdürü Ufuk Aktan. Evrensel’den Hüseyin Deniz ve muhabir Sadiye Eser. Selam gazetesinden Nurettin Şirin, Baran dergisinden Şükrü Sak.
Gazeteciler yalnız ceza davalarıyla, hapse girmekle karşı karşıya kalmıyor; hukuk davaları ve tazminat cezalarıyla da boğuşuyorlar. Özelikle sağ ya da muhafazakar kesimde (bu tanımlar bize aittir. N.G.) pek çok gazeteci bu yüzden mahkemelik. Abdurrahman Dilipak  hukuk ceza mahkemelerinde 60 kadar davanın sürmekte olduğunu belirtti.


TANITIM  KAZASI

Yol kazaları sadece trafikte olmuyor. Medyanın ve yazarların, bir yanlışlığı vurgulamak için “yol kazası” deyimini kullandığını biliyoruz. BirGün gazetesi de bize göre, buna benzer bir yol kazası geçirdi. Biz, bir tanıtım kazası dediğimiz bu olayı, izlerinin artık bir an önce giderilmesi dileğiyle, özetleyerek anımsatalım.
BirGün, 26 Kasım 2012 günü, ön kapakta tam sayfa olarak Başbakan Endoğan’ın poster diyebileceğimiz biçimde gerçekten yakışıklı/ düzgün bir fotoğrafını yayımladı. Yani, bazı Erdoğan muhaliflerinin yaptığı gibi öfkeli, falsolu bir fotoğraf değildi. Ancak Erdoğan’ın gözlerinin üzerine siyah bir bant çekilmişti. Bandın içinde, tanınmış gazeteciler Ahmet Şık, Ertuğrul Mavioğlu, Nuray Mert, Banu Güven, Ece Temelkuran ve Yıldırım Türker’in soyadları yer alıyordu. Bu gazeteciler yakında BirGün’de yazacaklardı. Biz bunu, Erdoğan iktidarının çeşitli yollardan bu gazetecilerin yazmalarına engel oluşunu hatırlatan ve sansürü protesto eden bir tanıtım ilanı olarak algıladık.

Aynı gün, adı geçen gazetecilerin tepkileri geldi. Tepkilerin ana nedenini, kendilerine haber verilmeden böyle bir yayın yapılması oluşturuyordu. Bizim medyanın tabiatında vardır; “rakipler” hemen olayı kaşımaya başladı.
Ertesi günü birinci sayfanın tepesinde yapılan açıklamada, tanıtım ilanının amacını aşan bir şekilde anlaşıldığı belirtilerek, okurlardan ve yazarlardan özür dilendi. Gazeteciliğin gereği olan “hız” nedeniyle yazarlara haber verilememişti. Gazetenin kurucularından ve (1) numarası Doğan Tılıç, kendi köşesinde her zamanki efendiliği ile olayı içtenlikle anlatıp özür diledi. Yazarların dönüşü için bir çözüm arayışı başlamıştı. Ülke böylesine kritik bir dönemden geçerken, biz de meslektaşlarımızın gazeteye yazılarıyla dönmeleri dileğimizi belirtiriz. Demokrasi için bekliyoruz.


LAFIN  GERİSİ

DİSK Genel Başkanı Erol Ekici, Disk Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu’nun istifasının nedenini anlamadığını söylüyor ve DİSK’i daha “ileriye” götürmek için beraberce göreve geldiklerini belirtiyor.
Lafın gerisi bizden: “İleri” demokrasinin mucidi Tayyip Bey’e sorun; bu işleri çok iyi bilir!
 

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et