25 Eylül 2013 17:00

Gazetecilik zor zanaat

Gazetecilik zor zanaat

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dehşet verici şiddet olayları, “Bu kadarı da olmaz “ dedirte dedirte her geçen gün daha da artarak ürkütücü boyutlara tırmanıyor. Şu bizim medyatik medya da “Müşteri velinimetimizdir” anlayışıyla bu cinayetleri, vurdu kırdıları ballandıra ballandıra anlatma yarışında rekor denemeleri yapıyor.
Alın size, çok satışlı gazetenin manşeti: “Sevmiyorduk ama öldürecek kadar değil”
Biri üniversitede kaydını dondurmuş, öbürü lisede okuyan iki kız kardeşin, kendilerine şiddet uyguladığını ve eve erkek arkadaşlarını getirdiğini iddia ettikleri annelerini 25 kez bıçaklayarak öldürdükleri bildiriliyor. Birinci sayfada manşetten verilen haber içerde yarım sayfaya yakın büyüklükte ayrıntılarıyla anlatılıyor.
Sansasyon gazeteciliğinin gereğidir, ama yüksek tirajınızla topluma kötü örnek verdiğinizi düşünmüyor musunuz? Sorumlu gazeteciliğin gereği bu mudur?” diyecek olsanız, muhtemelen şu yanıtı alırsınız:
“Bunlar toplumsal bir yaradır. Üzerinde ciddi biçimde durulması ve tedavisi yoluna gidilmesini sağlamak amacıyla bu şekilde veriyoruz. Sorumlu gazeteciliğin gereği asıl budur” yanıtını alırsınız.
Doğrusunu isterseniz, bize göre, her iki görüşte de gerçek payı var.
Boşuna söylememişler, ‘gazetecilik denge mesleğidir’ diye. Dengeyi tutturayım derken ipin ucunu kaçırmak da var. Bizce en doğru laf :
“Gazetecilik zor zanaattır.”


ZİL ÇALDI

Oturduğunuz çevredeki okul bahçesinden gelen ders başı ve teneffüs zillerinin sesini duyuyor musunuz?
Ne güzeldir, koca koca insanları çocukluğuna alıp götüren o güzelim zil sesleri...


SEVİMLİ EYLEMLER

Edirne HUDUT gazetesinin birinci sayfasında gülümseten bir fotoğraf dikkat çekiyor: Edirne Halk Sağlığı Müdürlüğünce fiziksel aktiviteye dikkat çekmek, farkındalığı arttırmak amacıyla düzenlenen bir yürüyüşün resmi. Kadınlı erkekli, çoluklu çocuklu bir topluluk yürüyüşte. Öndeki bez dövizde. Edirne ağzıyla: “Abe hareket edin be ya!” yazısı okunuyor.
Evrensel’de de Muğla’dan resimli bir haber: Yatağan Termik Santrali’nin özelleştirilmesi girişimine karşı kadın işçiler protesto yürüyüşünde. İşçi çocuklarının da katıldığı yürüyüşte Muğla ağzıyla: “Yetti gari. Sattırmeycez” ve “Dik dur erim, seninle beraberim” yazılı pankart ve dövizler dikkat çekiyor.


DEVLETİN ŞİDDETİ

Şiddet toplumu olduğumuzdan yakınırken, hep etrafımıza, uzaklara bakınıyoruz. Bu arada devletin uyguladığı şiddet yöntemlerinin bir kısmı üzerinde gerektiği gibi durulmuyor. Daha çok Taksim Gezi Parkı çıkışlı, biber gazlı TOMA”lı olaylar gazetelerde geniş yer buluyor. Hoş, giderek bu yer bulma da azalıyor. Dedik ya, şiddet toplumuna dönüşüyor, şiddet olaylarını kanıksar hale geliyoruz.
Aile içi şiddet… Kadına yönelik şiddet… Sporda, hele futbolda şiddet…Bunları söyleye söyleye, yazıp çize çize… Dilimde tüy bitti derler ya, aynen öyle!
Bu arada acı, ama komik olaylar da yaşanıyor. Evrensel’de okumuşsunuzdur;  Kadıköy’de, göstericileri engellemek için sokaklar polis ablukasına alınıyor. Yurttaşların çantalarını arayan polis, Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” romanını suç delili sayıyor. Bütün eylemleri hoşgörüyle karşıladıklarını öne süren İlçe Emniyet Müdürü, hoşgörüsüne uymayan bir soru üzerine: “Bu ne nezaketsizlik! Bu arkadaşı hemen alın” diyor ve genç gözaltına alınıyor.
Gazetelerin üçüncü sayfaları çoğunlukla polisiye olaylara ve şiddet salgınına ayrılır. Arttık bu haberlere üçüncü sayfalar da dar  geliyor.


MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI YİNE GÖZDE

Milli Eğitim Bakanlığı oldum olası en gözde bakanlıktır. Koalisyon hükümetlerinde her parti bir punduna getirip Milli Eğitim Bakanlığını elde etmek ister. Tek parti hükümetlerinde de Milli Eğitim Bakanlığının gözde olma özelliği değişmez. Bu kez, yani tek parti dönemlerinde, milletvekillerinin çoğunun gönlünde Milli Eğitim Bakanlığının yattığını söylemek pek yanlış olmaz.
Yeni eğitim öğretim yılı başlarken bu kuralın değişmeyeceği tahmin ediliyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının 11 yılık geçmişine bakıldığında, en çok Bakan değişikliğinin Milli Eğitimde olduğu görülüyor.
On bir yıllık AKP iktidarında Milli Eğitimde nöbet devralan 5 Bakan Erkan Mumcu, Nimet Çubukçu, Ömer Dinçer ve Nabi Avcı oldu.
Ders yılı sonuna kadar Bakan’ın değişip değişmeyeceği, Avcı’nın özel konumu nedeniyle pek merak edilmiyor. Yani,  Nabi Avcı koltuğunu koruyacak gibi. Ama Tayyip Erdoğan’ın planları belli olmaz.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa