11 Eylül 2013 17:17

Sağ olasın olimpiyat

Sağ olasın olimpiyat

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Televizyoncu kardeşlerimizin dilini kullanmanın tam yeridir.
Geçen haftaya 2020 Olimpiyat oyunları damgasını vurdu.
Bugünkü dünya nizamında olimpiyatlara karşı çıkacak pek kimse bulunabileceğini sanmıyoruz, anarşistler müstesna!
Tahmin ettiğiniz gibi, bizim görev alanımız medya. O nedenle, gazetecilerin ağzıyla, damgasını vurdu diyoruz.
Yineleyelim; yaklaşık bir hafta boyunca olimpiyat oyunlarıyla yatıp, olimpiyatla kalktık!
Bu acele ne diyebilirsiniz; daha 7 yıl var. Doğru, ama ancak 7 yılda hazırlanılabiliyormuş. Bu durum öteki aday iki kent  (İspanya'nın başkenti Madrid ile Japonya'nın başkenti ve Tokyo karşısında İstanbul'un şansını kırmaz mı? Bu soruya “kırar” yanıtı verenlerin günümüz Türkiye'sinde başına gelecekleri siz düşünün!
İstanbul altıncı kez adaylığını koyuyordu. Sunum programının bazı televizyonlarda canlı yayınlanmasından hemen sonra, bu defa yorumlama yarışı başladı; kim ne dedi?
Aman Allahım! Sanki yorumlama değil de yağlama yarışı!

2002 MİLAD OLDU

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sunumu dahil, hemen bütün konuşmalar bizim yerli malı icraatın içinden programlarını andırıyordu.
Tabii ki, uzun uğraşlarla uzmanlar tarafından hazırlandığı belli olan sunum konuşmalarının hemen hepsi bugün ortada görünen eserlerin son 11 yılda gerçekleştirildiğini vurguluyordu.
Son 11 yıl… Yani 2002… Yani Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)'nin iktidar dönemi…
Bunları dinleyenler sanırdı ki, 2020 olimpiyatlarını Türkiye aldı. Her konuşmada olduğu gibi, Erdoğan'ın konuşmasından sonraki protokol alkışları çok özel alkışlarmış gibi verildi. Olimpiyat Komitesi Başkanının Erdoğan’ın elini sıkması bile bizim yandaşlar için başlı başına önemli haberdi. Bir tek “Flaş flaş! Son dakika” demedikleri kusur kaldı.
Bu vaziyetler, Avrupa Birliği’ne başvuru sürecindeki medyanın durumunu anımsatıyor. Başvurunun gündeme alındığı haberini kimi gazeteler, özellikle resmi ideolojiye yatkın, iktidar yanlısı gazeteler tam sayfalar hallinde sanki AB'ye girmişiz gibi vermişlerdi.
Olimpiyat Oyunları konusu da buna benziyor. İstanbul alsaydı… Helal olsun; o zaman milad sayılması doğru ve haklı sayılabilirdi.
Ama şimdi?
Altıncı kez kaybedişin belgesi olarak tarihin sarı sayfaları arasında yerini aldı.


DOPİNG

Olimpiyat toplantısına doping konusu damgasını vurdu demek yanlış olmaz.
Gerek sunumlarda gerek sunuculara yöneltilen sorularda doping konusu öne çıktı. Konuşmaları dinlerken Prof. Dr. Turgay Atasü'nün kulaklarını çınlattık. Çünkü, dopingle mücadele dendiğinde ilk akla gelen isim Atasü'ydü. Dopingle mücadelenin esaslarını 1989'da belirlemiş; bunlar daha sonra çıkan yasaya kaynaklık etmişti.
Basketbol ve voleybol ile de görevlendirilen Dopingle Mücadele Kurulu'nun Başkanı Prof. Dr. Atasü, Fenerbahçeli bir bayan sporcunun doping yaptığını saptadığı için, FB Başkanı Aziz Yıldırım'ın oklarına hedef olmuştu.
Prof. Atasü'ye göre dopingle mücadelenin yolu eğitimden geçiyor. Yaşananların çoğu eğitimsizlikten kaynaklanmakta.
Nitekim, Arjantin'de yapılan İstanbul Olimpiyatları toplantısında da bu konuda konuşanların hemen hepsi, eğitim sorununa değindi. Hem genel kültür çerçevesinde eğitim, hem konuyla uğraşanların özel eğitimi büyük önem taşıyor.


12 EYLÜL 30 YAŞINDA

Otuz yıl önce, Orgeneral Kenan Evren'in komutası altında gerçekleştirilen askeri darbenin sabahında, “yaşa, Varol!” diye zıp zıplayanlar, şimdi Evreni hapse attırmak için kıvrım kıvrım kıvranıyor. Sakın ola, bizi 12 Eylül yandaşı ve darbeci asker yanlısı sanmayın. Hoş, kimsenin sanacağını zannetmeyiz, hemen herkes bizim ne mal olduğumuzu bilir. Ama ne olur ne olmaz, kısaca anımsatalım dedik.
Elbet, demokrasi dışı her girişim ya da fiili durum, ister asker ister sivil kanattan olsun bağımsız yargı önünde hesap vermeli.
Ayrıca bizim iktidardan düşenlere çatmadığımızı bilen bilir. Kenan Evren de bu kapsamdadır.
Geriye değil, ileriye bakmak daha önemli.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa