19 Aralık 2012 09:53

Eğri baca, doğru duman

Eğri baca, doğru duman

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Anılar kuşlar gibidir, dal ister konacak.” diyor Oktay Rifat. İnsan yaşlandıkça dallar da kırıla kırıla çoğalıyor sanki. Yunus Emre’nin “Aşkın Aldı Benden Beni” şiirindeki halkın ağzında en çok gezinen dörtlüğünden ilk yazımda söz etmiştim. İki üç gün önce de bu dörtlüğün okul kitaplarından tırpanlandığını öğrendik. Şaşırdık mı? Şaşırmadık.
Bu yasaklamayı duyunca otuz yıl öncesinin Kütahya Gedizi’nde bir taşra okulunun bahçesinde, bir güz sabahı dut ağacının çıplak dallarına konuverdi o kuşlar. Bir anma gününde, bahçede Ömer Seyfettin’in “Bomba” öyküsünü okuyorum öğrencilere. Öykünün bir yerinde Makedon genç sosyalist Boris, mandoliniyle “Enternasyonel”i (Sosyalist marşını) söyleyip marşı “Da Jivee truda” (Yaşasın emek!) diyerek bitirdikten sonra karısı Magda’yı sevip okşarken okulun din dersi öğretmeninin kitabı elimden can havliyle kapışı dün gibi aklımda.
Daha sonra ise ifadeler, soruşturmalar, cezalar derken ver elini on altı öğrencili orman idare binasından bozma bir ortaokula, bir Yörük köyüne sürgünlüğüm... Hoca efendi, “Enternasyonel”e mi takıldı diye düşünürken, komitacılara kafasını veren Boris’in güzeller güzeli Magda’ya aşkının muhtereme ağır geldiğini anlamıştık. Ömer Seyfettin’in en saf öykülerinden birini bile ahlaka mugayir gören diğer kafanın ise 12 Eylül’le ülkenin kara yazgısı olduğunu biliyoruz.
Cemal Süreya’nın 89 yılında Yeni Yaprak Dergisi’nde yayımladığı “Hükümet” şiirini anımsayın. “Bu hükümet / Pir Sultan’a pasaport vermiyor, / onu anladık. /Yunus Emre’ye de basın kartı vermiyor,/ Onu da anladık./ Ama bu hükümet / Ferman çıkarmış / Karacaoğlan’ı / Otobüse bindirtmiyor.” diyordu Süreya. O yılın hükümetini, hükümetinin başını, söylemesem anımsayanınız var mı? Anımsarsak da yine Cemal Süreya’nın aynı dergide, aynı sayıda yayımladığı “Turgut Özal’a Birlikte İntihar Önerisi” şiiriyle anımsayabiliriz. Ne diyordu Süreya: “…İntihar etmelisiniz! / Ben ve Buyrukçu bu konuda / Dostça omuz veriyoruz size. / Gelin, halkın önünde, / Üçümüz birlikte intihar edelim. / Yer: Kadıköy iskelesinin önü, / Günü ve saati siz saptayın / Ülkemiz sizden kurtulsun, / Biz de bir işe yaramış olalım.”
Özal, randevuya gelmedi. Şairi de bir yıl sonra yitirdik. Onun yitirmediği en değerli şeyiyse onuruydu. Darphane müdürü olduğu sıralarda, teftişe gelip de darphaneyi kirli bulan müfettişe verdiği karşılık nasıl unutulur: “Siz gelmeden temizdi!” Yunus’un ilahisi ders kitaplarının giyotininden geçirilirken, Süreya’nın şiirlerinin esamesi pek okunmaz çağdaş ders kitaplarında. Bunun için yakınır şair: “Şanssızım diyemem ben kendi payıma / Oluyor böyle şeyler ara sıra / Sözgelimi okul kitaplarına girmez şiirim / Bütün çocuklar anlar da.”
Bugün için değişen bir şey yok öyleyse? Bugün yine Yunus’un, Yunus gibi, Cemal Süreya gibi kalple, vicdanla düşünenlerin başına gelmedik kalmıyor. Şiirleri bıçkılanıyor, ders kitaplarına alınmıyor. “Adımız miskindir bizim / Düşmanımız kindir bizim / Biz kimseye kin tutmayız / Kamu âlem birdir bize” diyen eşitlikçi, abdal Yunus’a mı, “Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüşüyoruz / Gökyüzünün o meşhur maviliğinde…Barış demiştir ve güvercin tıkmışlardır boğazına / Bu yüzden edep kural gözetmez Anadolu ermişi.”.” diyen Cemal Süreya’nın Anadolu ermişine mi inanalım; “kindarlık ve dindarlık” üzerine kurulmuş kara softalığa mı? Yine Anadolu dervişlerinden Neşet Ertaş’ın türkülerini muzır bulup yasaklanmasını isteyen muhafazakâr sanat yıkıcılarına mı?
Gelelim Yunus’un “Cennet cennet dedikleri /  birkaç köşkle birkaç huri…” diye başlayan sansürlü o meşhur dörtlüğüne. Diyor ki derviş Yunus, “Cennetten arsa kapacağım, parsa toplayacağım diye içtenliğinizi yitirmeyin, ibadetinize karşılık beklemeyin.” Bu dörtlük, Yunus’la ilgili pek çok derlemede yoktur. Yunus bu kelamı etmemiş gibi. Döneminde fetvalarla mollaların hışmına uğramış, katli vacip eylenmiştir. Ancak Ebu Suud Efendiler, Molla Kasımlar, Hızır Paşalar, Bolu Beyleri; Yunusları, Pir Sultanları, Köroğluları dara, sıygaya çekseler de şairler, ışıl ışıl şiirleriyle tarihi temize çekmesini bilirler. Yüzyıllar dün gibidir onlar için.

* Bir kitap: Vaaay Kitabın Başına Gelenler, Emin Karaca, Belge Yayınlar, Kasım 2012

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...