20 Kasım 2012 12:33

Bitmiş açlık grevleri ve sendikacılar

Bitmiş açlık grevleri ve sendikacılar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cezaevlerinde süren açlık grevleri 68. gününde bitti. Açlık grevlerinin ölümler olmadan bitmesi, farklı nedenlerle olsa da herkesi sevindirdi. Herhangi bir açıklama yapmadılar ama herhalde sendikacıları da sevindirmiştir.(*) Hatta onların sevinci herkese göre iki kat fazla olmalı! Çünkü onlar hükümetin de muhalefetin de, AKP’nin de CHP’nin ve MHP’nin de, Alevilerin de Sünnilerin de, Kürtlerin de Türklerin de gündeminde olan ve lehinde aleyhinde açıklamalar, etkinlikler düzenlenen açlık grevleriyle ilgili, 68 gün boyunca bu sorun yokmuş, bu ülkenin cezaevlerinde yüzlerce insan adım adım ölüme giden bir yola girmemiş gibi, gayet soğukkanlı bir biçimde yaşamlarını sürdürmeyi başarmış olmanın “sıkıntısını” da atlattılar. Öyle ya artık gözlerine kimsenin “Peki siz ne diyorsunuz bu konuda, neden sendikalar bir tutum ortaya koymuyor?” diye sorar gibi bakamayacağı günlere attılar kendilerini!
Böyle herkesi ilgilendiren siyasi konularda özellikle Kürt sorunuyla ilgiliyse, sendikal camianın en klasik sığınağı, “Tabanımızda her görüşten ve her milletten işçi var. Biz kalkıp bu konuda bir şey söylersek, taraf olursak tabanımız bölünür“ iddiasıdır.
Yani sendikacılarımız, bir avuç aşırı milliyetçi dışında herkesin bir an önce bitsin, “Açlık grevcilerinin talepleri makuldur, karşılanmasında bir sakınca yoktur!” dediği koşullarda bile çıkıp, sendikaların tutumunu açıklamamayı, bir tutum almamayı “işçilerin birliği” adına yapmışlardır! Kısacası böylece sendikacılar “işçilerin birliğini”, “sendikaların bütünlüğünü”, ülkenin sorunlarının çözülmesi karşısında yansız tutum takınması derbederliğine indirgemişlerdir.
Söylenmek istenenin daha anlaşılır olması için şöyle soralım:
- Böyle, her siyasi çevrenin, her sosyal kesimin, aydınların, kültür insanlarının, sanatçıların, sermaye örgütlerinin ve çeşitli sözcülerinin, basının her kesiminin lehte ya da aleyhte tutum aldığı bir konuda sendikacılar bir tutum almayarak, hiçbir açıklama yapmayarak Kürt, Türk, her milliyetten her mezhepten işçi çevreleri karşısında daha mı “birlikten yana” görünür hale gelmişlerdir?
- Böylece sendikacılar ve sendikalar patronlara karşı daha güçlü hale mi getirmişlerdir?
- Peki sendikacılar ve sendikalar böylece, hükümet karşısında daha mı itibarlı hale gelmişlerdir?
- Böyle ülkenin en önemli sorunu karşısında bir tutum almayarak sendikacılar ve sendikalar tüm halk karşısında daha mı itibarlı hale gelmişlerdir?
Elbette hayır!
Tersine işçiler, hükümet, patronlar, tüm halk karşısında; böyle insan hayatının söz konusu olduğu, daha da önemlisi Kürt sorunu gibi ülkenin en önemli sorunuyla bağlantılı açlık grevleri ve talepleri konusunda bir tavır almayarak; sendikacılar ve sendikalar; “duyarsız”, “sorumsuz”, “kaçak güreşen” bir çevre ve kurumlar damgasını yemişlerdir.
Çünkü böyle çok ciddi bir ülke sorunu karşısında bile bir tutum alamayan bir camianın işçilerden, bırakalım işçileri, emek güçlerini, hükümet ve patronlardan bile saygı görmesi beklenemez.
Önümüzdeki dönemde sınıfa ve haklarına yönelik saldırıların son derece hayati konulara yöneleceği düşünüldüğünde, sendikal camianın bu cesaretsiz, sorumluluktan kaçan, işçi sınıfının dünya görüşüyle tabana tabana zıt tutumu, elbette işçi sınıfı ve emek mücadelesi için de, bugüne kadar olduğu gibi, en önemli zaaf olacaktır. Patronların ve hükümetin bu derbeder duruma düşmüş, itibar yitimine uğramış camianın yöneteceği bir mücadeleyi ciddiye alması beklenemez.
İleri işçi kesimlerinin, emek mücadelesinin dostlarının ve sınıftan yana sendikacıların dikkatine sunulur!  

(*) Burada elbette bütün sendikacıları kast etmiyoruz. Açlık grevleri sırasında bir şeyler yapmak isteyen; gerçek sendikacı sorumluluğu ile davrananlar dışındaki sendikacı çoğunluğunu kast ediyoruz. Ama en başta da en büyük sendika konfederasyonu Türk-İş’in ve çoğu bağlı sendikaların yöneticilerini.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...